ODONTOJENİK ENFEKSİYONLARIN BAKTERİYOLOJİSİ:
Normal ağız florasında bulunan bakteriler, hemen hemen her zaman odontojenik
enfeksiyonların meydana gelmesinde bir sebep oluşturmaktadırlar.
Ağız florasının aerob bakterileri:
Gram pozitif koklar
(Streptococcus)
Gram negatif koklar (Neisseria)
Gram pozitif çubuklar
(Lactobacillus, Corynebacterium)
Gram negatif çubuklar
(Pseudomonaslar, Haemophilus ve bazı koliform tipleri)
Ağız florasının anaerob bakterileri:
Gram pozitif koklar
(Peptostreptococus, Peptococcus)
Gram negatif koklar (Veillonella)
Gram pozitif çubuklar (Actinomyces,
Eubacterium, Leptotrichia, Propionibacterium)
Gram negatif çubuklar (Bacteroides, Fusobacterium)
Genellikle enfeksiyonun erken fazında (ilk 1-2 gün) aerob gram pozitif
koklar daha baskındır ve enfeksiyon selülit tarzında bir görünüm oluşturur.
Daha sonraları oksidasyon potansiyeli düştüğü için enfeksiyonun son safhalarında ise ortama
çoğunlukla anaerob gram negatif bakteriler hakim olmaktadır. Buradaki klinik
tablo ise süpürasyon ve abse formundadır. Odontojenik enfeksiyonların kültür
örneklerinin sadece % 4-5’inde ortamda tamamen aeroblar varken, bu
enfeksiyonların %25-30’unda tamamen
anaeroblar bulunmakta, geri kalanlarını ise aerob-anaerob karışık bir
flora oluşturmaktadır.
ANTİBİYOTİKLERİN SINIFLANDIRILMALARI ve ETKİ MEKANİZMALARI
Bakterisid
Aminoglikozidler
Beta-laktamlar
Metronidazol
Basitrasin
İzoniazid
Polimiksinler
Kinolonlar
Rifampin
Vankomisin
Bakteriyostatik
Makrolidler
Kloramfenikol
Linkozamidler
Sülfonamidler
Tetrasiklinler
Trimetoprim
Nitrofurantoin
Etambutol
ANTİBİYOTİKLERİN SINIFLANDIRILMALARI ve ETKİ MEKANİZMALARI:
Belirli bir antimikrobiyal ilacın tedavi edici dozda etkisine duyarlı olan
mikroorganizma türlerinin hepsine birden o ilacın antimikrobik
spektrumu denir.
Antibiyotikler spektrumlarına göre de dar ve geniş spektrumlu
antibiyotikler olarak da sınıflandırılırlar. Mesela penisilin G gram pozitif
kok ve çubuklara karşı etkili olduğu için dar spektrumlu bir antibiyotik iken,
tetrasiklinler ve kloramfenikoller hem gram pozitif hem de gram negatif
bakteriler üzerine etki ettikleri için geniş spektrumlu antibiyotikler olarak
bilinmektedirler. Bir antimikrobiyal ilacın bakteriyostatik veya bakterisid
etkili olmasını belirleyen en önemli faktör etki mekanizmasıdır.
ANTİBİYOTİKLERİN SINIFLANDIRILMALARI ve ETKİ MEKANİZMALARI
Bakteri hücre duvarı sentezinin inhibisyonuyla etki. Bakteri hücresinin
ölümüne yol açarak bakterisid etki oluştururlar .
Mikroorganizmaların stoplazma membranının geçirgenliğini artırarak etki. Bu
antibiyotikler bakteriyostatik etki oluşturmaktadırlar
Protein sentezinin geri dönüşebilir (reversible) inhibisyonuyla olan etki.
Bu antibiyotikler bakteriyostatik etki oluşturmaktadırlar
Protein sentezinin geri dönüşemez (irreversible) inhibisyonuyla etki.
Bakterisid etki gösterirler.
Bakteride nükleik asit metabolizmasının bozulmasıyla oluşan etki.
Bakterisid etki gösterirler
Ara metabolizmayı bozarak etki; bakteri metabolizması için gerekli bazı
maddelerin sentezini önleyerek etki.
Odontojenik enfeksiyonlarda antibiyotiklerin kullanımı
Penisiline duyarlı m.o. lar için standart (dar spektrumlu) antibiyotikler:
Pen G, Pen V
Penisiline dirençli m.o.lar için standart (dar spektrumlu) antibiyotikler:
Nafsilin
Penisiline duyarlı m.o. lar için geniş spektrumlu antibiyotikler:
Amoxicilline,
Ampicilline
Penisiline dirençli m.o. lar için geniş spektrumlu antibiyotikler:
Sefalosporinler
Antibiyotiklerle ilgili uyarılar
Anaflaksi ve allerji gelişebileceği unutulmamalı
Oral yolla kullanılan doğum kontrol ilaçlarının etkinliğini azaltabileceğinden
hasta bu konuda uyarılmalıdır
Şiddetli diyare olabileceği unutulmamalıdır
Mantar enfeksiyonları gibi super enfeksiyon gelişimine neden olabilirler
Antibiyotik kullanan hastalara yapılacak öneriler
Gastrointestinal problem varsa ilaç bir bardak dolu su ile ve yemek ile
birlikte alınmalıdır
Boğaz ağrısı, ağızda yanma, ateş, yorgunluk gibi süperenfeksiyon
belirtileri olduğunda doktor konu hakkında bilgilendirilmelidir
İlaç önerilen doz ve doz aralıklarına dikkat edilerek uygun görülen süre
kullanılmalıdır
Enfeksiyon belirtilerinde artış olursa doktor bilgilendirilmelidir
Odontojenik enfeksiyonlarda antibiyotik kullanımı
Hücre duvarı sentezini inhibe ederek bakterisid etki gösteren
antibiyotikler:
Pen G, Pen V, ampisillin,
Amoksisilin, Sefalosporin, Klindamisin, Vankomisin
Protein sentezini inhibe ederek bakterisid etki oluşturanlar:
Aminoglikozitler
Hücre duvarı sentezini inhibe ederek bakteriyostatik etki gösterenler:
Tetrasiklinler, kloromfenikol
Sefalosporinler antimikrobiyal etkinliklerine göre çeşitli jenerasyonlara
ayrılırlar. Birinci kuşaktan 3. kuşağa doğru gram pozitif etkinlik azalır, gram
negatif etkinlik artar.
Sefalosporinler
Birinci jenerasyon sefalpsporinler; stafilokok, streptokok, anaeroblar ve E coli
gibi pek çok gram pozitif ve gram negatif bakteriye karşı etkilidir. Dar
spekturumlu ve ucuz olmaları nedeniyle cerrahi profilakside tercih edilebilir.
İkinci jenerasyon sefalosporinler; birinci jenerasyondakilere göre yukarıda sayılan m.o. lar ve gram
pozitif basiller üzerinde daha fazla etkilidir.
Üçüncü jenerasyon sefalosporinler; gram pozitif koklara karşı eski jenerasyon
sefalosporinlere göre daha az etkilidir. Ancak enterik gram-pozitif basillere
karşı daha etkilidir. Üçüncü jenerasyon sefalosporinler baş-boyun
enfeksiyonlarında sıklıkla karşılaşılan gram pozitif enfeksiyonların
tedavisinde endikedir.
Odontojenik enfeksiyonlarda antibiyotik kullanımı
Duyarlı organizmanın hücre zarına bağlanarak protein fonksiyonunda
değişikliğe ve hücre ölümüne sebep olan; bakteriyostatik ve bakterisid etki
gösteren:
Eritromisin
Duyarlı anaeroblarda DNA sentezini inhibe ederek bakterisid etki oluşturan:
Metranidozol
ANTİBİYOTİKLERİN SEÇİMİ
Oral ve maksillofasiyal bölgede meydana gelen enfeksiyon hastalıklarının
tedavisinde antibiyotik seçimi, klinik değerlendirmenin yanı sıra ilaçla ilgili
farmakolojik ve mikrobiyolojik faktörleri kapsamak durumundadır. Antibiyotikler
tedavide iki şekilde kullanılmaktadır. Hastalığa sebep olan mikroorganizmanın
mikrobiyolojik tanısı konulmadan, hekimin daha önceki deneyimlerine dayanarak
ve mevcut enfeksiyon hastalığına neden olabilecek tüm mikroorganizmaları
kapsayacak şekilde yapılan tedavi, ampirik (tahmini) tedavi olarak
bilinmektedir.
ANTİBİYOTİKLERİN SEÇİMİ
Seçilen antibiyotiğin etkili olabilmesi için herşeyden önce enfeksiyon
bölgesinde yeterli derişimde bulunması gerekmektedir. Kural olarak enfeksiyon
bölgesinde ilaç derişiminin, in vitro duyarlılık testleriyle tespit edilen
minimum inhibitör derişim değerinden az olmaması gerekir. İlaçların enfeksiyon
bölgesine geçişi sıklıkla basit difüzyonla olmaktadır. Bu nedenle geçiş oranı,
plazma veya ekstraselüler sıvıdaki ilaç derişimine bağımlıdır. Proteinlere
yüksek oranda bağlanan bir ilacın, bağlanmayan ilaca göre enfeksiyon bölgesine
geçişinin az olması ve dolayısıyla antibakteriyel etkinliğinin düşük olması
beklenir.
Antimikrobiyal ilaçların atılım yolları
Eliminasyonları büyük oranda
karaciğerde olan antimikrobik ilaçlar
Kloramfenikol
Sefaperazon
Linkomisin
Sefalotin
Eritromisin
Rifampin
Klindamisin
Tetrasiklinlerden doksisiklin ve minosiklin
Penisilinlerden dikloksasilin ve nafsilin
Antimikrobiyal ilaçların atılım yolları
Eliminasyonları büyük oranda
böbrekten olan ancak nefrotoksik etkisi olmayan veya düşük olan antimikrobik
ilaçlar
Penisilin G
Sefalosporinlerin çoğu
Amoksisilin
Ko-trimoksazol
Ampisilin
Antimikrobiyal ilaçların atılım yolları
Eliminasyonları büyük oranda
böbrekten olan nefrotoksik etkisi yüksek antimikrobik ilaçlar
Aminoglikozidler
Doksisiklin ve minosiklin dışındaki tetrasiklinler
Sefaloridin
Nitrofurantoin
ANTİBİYOTİKLERİN SEÇİMİ
Enfeksiyona ait lokal faktörler de, antibiyotik seçiminde önemli
olmaktadır. Kan akımı azaldığı için abse içine antibiyotiğin girişi azalmıştır.
Bu nedenle önce absenin drene edilmesi gerekir. Bütün bunların dışında yaş,
genetik faktörler ve hamilelik gibi faktörler de tedavinin etkinliğini
değiştirebilir ve bu nedenle uygun antibiyotiğin seçiminde göz önünde
bulundurulmalıdır. Antibiyotiklerin seçiminde konakçıya ait faktörlerde göz
önünde bulundurulmalıdır. İmmün sistemi normal fonksiyon gösteren kişilerde
bakteriyostatik antibiyotiklerin kullanımı bir sorun oluşturmazken, herhangi
bir şekilde immün fonksiyon bozukluğu olan kişilerde mutlaka bakterisid
antibiyotikler kullanılmalıdır
Gebelikte antibiyotik kullanımı
Gebelikte diğer ilaçlar için olduğu gibi, antibiyotikler için de risk söz
konusu olmaktadır. Bu risk faktörleri için (A,B,C,D,X) sınıflaması yapılmıştır.
Buna göre;
A sınıf: Tüm trimestrlerde risk oluşturmamıştır. Fetusa zarar verme olasılığı uzak
görünen gruptur.
B sınıf: Gebeliğin 1. trimestrinde bulunan kadınlarda olumsuzlukları vardır. Ancak
daha sonraki trimestrlerde risk bulgusu yoktur. Hayvan üreme deneyleri de risk
göstermemiştir.
C sınıf: Hayvan deneylerinde teratojenik etkiler gözlenebilir. Ancak insanlarda
kontrollü bir çalışma yoktur.
D sınıf: Fetusta zararlı etkileri saptanmıştır.
X sınıf: Bu grupta fetal anomaliler gösterilmiştir. Hamile olan ya da olabilecek
kadınlarda bu grup ilaçların kullanımı endike değildir.
Bebeklere verilmesi sakıncalı antibiyotikler ise şunlardır; Kloramfenikol,
tetrasiklin, nalidiksik asit, novobiyosin.Emzirme sırasında sütle bebeğe geçen
antimikrobiyaller; Kloramfenikol, eritromisin, tetrasiklin, sulfanomidler.
Gebelikte antibiyotik kullanımı
Teratojenik etki gösteren antibiyotikler
B sınıfı : Penisilinler, Sefalosporinler, Antifungallar (Amphotericin-B,
Clotrimazole, Flucytosine, Mikonazole,
Nystatin), Linkomisin, Polimiksin-B, Metronidazol
C sınıfı: Aminoglikozidler (Amikasin, Gentamisin, Neomisin), Antifungal
(griseofulvin), Antitüberküloz (INAH, PAS, Rifampisin), Basitrasin, Kloramfenikol,
Novabiosin, Trimetoprim, Vankomisin, Antiviraller (Acyclovir, Amantadine)
Sefalosporin ( Moksalaktam)
D sınıfı: Aminoglikozidler (Kanamisin, Streptomisin, ve Tobramisin), Tetrasiklinler
(Klortetrasiklin, Doksisiklin, Oksitetrasiklin)
E/D sınıfı: Sulfonamidler
REZİSTANS
Mikroorganizmaların bir özelliği olup onların antibiyotikler ve diğer
kemoterapötiklerden etkilenmemesi demektir. Antibiyotiklerin sayısının hızla
artmasının sebeplerinden biri de, bunlara karşı oluşan rezistanstan dolayı
sürekli yeni antibiyotiklere ihtiyaç duyulmasıdır. Rezistans sadece
antibiyotiği kullanan kişiyi değil, bireyler arasında da yayılması nedeniyle
tüm toplumu etkilemekte ve bundan dolayı da önemli bir halk sağlığı sorunu
oluşturmaktadır.Bazı mikroorganizmalar belirli bir kemoterapötik ilaca doğal
olarak rezistandırlar, yani o ilaç tarafından etkilenmezler. Doğal rezistans
olarak bilinen bu durum tedavi açısından ciddi bir sakınca oluşturmamaktadır.
Rezistansın tedavide problemlere neden olan ve ilacın kullanılışını etkileyen
şekli, kazanılmış rezistanstır. Bu tip rezistansta antibiyotik ilk
kullanılışında mikroorganizmalar üzerine etkili olduğu halde, tekrarlayan
kullanımlarda ilacın antimikrobiyal etkisine karşı rezistans gelişebilmektedir.
ANTİMİKROBİYAL TEDAVİDE BAŞARISIZLIK NEDENLERİ
Antimikrobiyal tedavide çok
çeşitli sebeplerle başarısızlıkla karşılaşılabilmektedir. Meydana gelen
hastalığın viral mi bakteriyel kaynaklı mı olduğunu iyi tespit etmek
gerekmektedir. Sadece ateş semptomunun görüldüğü durumlarda veya viral kaynaklı
bir enfeksiyonda, antibakteriyel antibiyotik kullanmak, doğal olarak
başarısızlık getirecektir. Bu başarısızlık sebepleri şu başlıklar altında
incelenebilir;
Kullanılan antibiyotiğin antibakteriyel spektrumunun uygun olmaması
Kullanılan antibiyotiğin kan/doku düzeyinin yetersiz olması
Diğer nedenler:
Gelişigüzel antibiyotik kullanımının sakıncaları:
Direnç gelişimi
Toksik ve allerjik etkiler
Hastalık tanısının maskelenmesi
Yüksek maliyet
Sonuç alınmada gecikme. Hekime ve ilaca güvensizlik
Süper enfeksiyon ( Dirençli bakterilere bağlı yeni enfeksiyon gelişimi)
Klinikte kombine antibiyotik tedavisi şu amaçları sağlamak için yapılabilir
Geniş spektrum sağlamak
Karma bakteri enfeksiyonlarının tedavisi
Antimikrobiyal etkinliğin artırılması
Hücre duvarına etkili antibiyotiklerle aminoglikozidlerin kombinasyonu
Direnç gelişimini önlemek
İlaçları daha düşük dozda kombine ederek toksisiteyi azaltmak
Penisilinlerin yan etkileri
Aşırı duyarlılık ( basit deri reaksiyonu, anafilaksi)
Diğer beta laktam ilaçlarla çarpraz aşırı duyarlılık görülebilir.
Nötropeni (akyuvar sayısının anormal derecede az olması) , trombositopeni
(trombosit düşüklüğü)
Renal toksisite
Transaminaz (aminoasitlerin vücutta birbirine dönüsmelerini saglayan
enzimler) yüksekliği
Gastrointestinal yan etkiler (
bulantı, kusma, pseudomembranöz enterokolit)
Nörotoksisite ( Yüksek doz penisilin G ile konvülzüyon )
SONUÇ:
Oral ve maksillofasiyal
cerrahide antibiyotik kullanımının endikasyonlarını şu şekilde sıralayabiliriz;
Orta veya şiddetli ağrı ve yaygın şişlikle beraber seyreden akut enfeksiyon varlığında antimikrobiyal
ilaç kullanılmalıdır.
Sistemik açıdan sağlıklı olmayan bireylerde gelişen enfeksiyonlarda
derecesi ne olursa olsun antibiyotik kullanımı düşünülmelidir.
Ekstraoral fasiyal boşluklara yayılan enfeksiyonlarda endikasyon vardır.
Çoğunlukla gömülü yirmi yaş dişleri çevresinde oluşan, trismus, yüksek
ateş, yüzün yan tarafında şişlikle beraber seyreden perikoronitis vakalarında
endikasyon vardır.
Son olarak enfeksiyonun rezolüsyonu için osteomyelitli hastalarda cerrahi
tedaviye ek olarak antibiyotik tedavisi gerekmektedir.
Orofasiyal bölgede meydana gelen enfeksiyonlarda genellikle aerob gram
pozitif koklar, anaerob gram pozitif koklar ve anaerob gram negatif basiller
izole edilmektedir. Özellikle Streptokok
viridans, enfeksiyonun tipine bakılmaksızın odontojenik enfeksiyonlarda
en çok izole edilen bakteri grubudur. Bu yüzden orofasiyal bölgede meydana
gelen bir enfeksiyonun tedavisinde kullanılacak antibiyotik, hem S.viridans’a
hem de oral anaeroblara etkili olabilmelidir. Penisilinler, bu durumda major
patojenlere karşı etkili ve ucuz olmalarından dolayı ilk akla gelebilecek
antibiyotiklerdir. Ancak hasta şifa bulmuyorsa, enfeksiyon dirençli ise
enfeksiyon etkeni mikroorganizmanın mikrobiyolojik olarak in vitro yöntemlerle
(gram boyama, serolojik testler, antibiyogram vb) saptanıp, bu sonuçlara göre
diğer alternatif antibiyotiklerin kullanılması düşünülebilir.
Subakut bakteriyel endokardit ve antibiyotik proflaksisi
Endokard kalbin iç yüzünü, yani boşlukları döşeyen bir zar olup, kalbe açılan
kan damarlarındaki kapakçıkların da sadece kalp boşluğuna bakan yüzlerini
örter.
Mikroorganizmalar kalbe yerleştiklerinde enfektif endokardit denilen
hastalığa neden olurlar.
En sık etkilenen bölge; kalp kapakçıklarına en sık yerleşen miokroorganizmalar
bakteriler olduğundan bakteriyel endokardit terimi sık kullanılmaktadır. Ancak
mantarlar ve clamidya gibi mikroorganizmalar da yerleşebileceğinden enfektif
endokardit terimi daha uygundur.
Subakut bakteriyel endokardit ve antibiyotik proflaksisi
Enfektif endokarditin ilgili mikroorganizmanın virulansına göre, akut ve
subakut olmak üzere iki klinik tipi vardır;
Akut enfektif endokardit,
Akut septisemi seyrinde S aureus, pnömokoklar, meningokoklar, gonokoklar,
hemofilus influenza, gram (-) basiller gibi virulansı yüksek mikroorganizmalar,
önceden normal olan kalp kapaklarını tutarak hızla tahrip edebilirler. Bu
durumda tablo akut septisemininkine benzer olup, hastalık birkaç hafta sürer.
Akut tipte ateş daha yüksek, genel durum daha bozuk ve hastalığa yakalanan
kapaktaki hasar daha fazladır. Ayrıca akut tipte, subakut tipe göre prognoz
daha kötü ve erken ölüm oranı yüksektir.
Subakut bakteriyel endokardit;
Virulansı nisbeten düşük olan mikroorganizmalar ancak romatizmal kalp
hastalığı ya da konjenital kalp hastalığı ile önceden hasara uğramış kalp
kapaklarına yerleşmek suretiyle subakut enfektif endokardite neden olabilirler.
En sık rol oynayan mikroorganizmalar, alfa hemolitik streptokoklar (S Viridans,
S mutans, S sanguis) olup ağız ve boğaz florasında büyük oranda bulunurlar.
İkinci derecede rol oynayanlar ise gastrointestinal ve üriner florada bulunan S
faecalis ve S bovis tir.
Enfektif endokardite; dental, gastrointestinal veya üriner sistem
operasyonu veya aletli muayenelerin neden olduğu geçici bakteriyemiye yol açar.
Bu sebeple kalp kapak lezyonları bulunan hastalarda bu tür müdahalelerden önce
antibiyotik proflaksisi yapılması gerekir.
Subakut enfektif endokardit hemen her yaşta meydana gelebilir. Ancak en sık
orta yaşlarda görülür. Hastalık çok sinsidir ve semptomlar birkaç ay boyunca
ortaya çıkmayabilir.
Hastalar genellikle giderek artan halsizlik, kilo kaybı, iştahsızlık,
sebebi belirsiz ağrı ve tespit edilen hastalarda, açıklanamayan ateş, ve genel
durum bozukluğu söz konusu ise subakut enfektif endokardit düşünülmelidir.
Vakaların çoğunda, yakın zamanda dental, gastrointestinal vb operasyonlar
geçirdiği hikayesi mevcuttur.
Belirtileri;
Halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, aşırı terleme, sürekli genel ateş,
başağrısı, miyalji, artralji ve sırt ağrıları
Kalp yemezliği belirtileri, dispne
Emboli ve organ infartları, ödem, karın ağrılarılarına yol açar
Anemi ve peteşiler (Ağız, konjuktiva ve göğüste)
Tırnak altlarında kanamalar
El ve ayak parmaklarında küçük kırmızımsı hasssas şişlikler
Dalakta büyüme
Kalpte üfürümler
Enfektif endokardit tedavi edilmediği takdirde öldürücüdür. Antibiyotik
tedavisi mortaliteyi azaltmış olmasına rağmen çağu vakada, kalp
kapakçıklarındaki hasara bağlı olarak kalp yetmezliği ortaya çıkmaktadır.
Ölümler genellikle anemi, serebral veya pulmoner embolizm, kalp veya böbrek
yetmezliklerinden dolayı gerçekleşmektedir.
Enfektif endokardit ölümcül bir hastalık olmasından dolayı geçici
bakteriyemiye yol açabilecek tıbbi ve dental girişimlerden önce şüphelenilen
vakalarda antibiyotik proflaksisine ihtiyaç vardır. Subakut enfektif
endokardite yol açma konusunda en yaygın olarak suçlanan işlemler dental
girişimler olmasına rağmen gastrointestinal, genito-üriner, üst solunum yolu ve
kardiyak cerrahileri ilgilendiren girişimler de çok büyük riskler taşımaktadır.
Ayrıca iv ilaç bağımlıları da enfektif endokardit risk taşımaları açısından
önemlidirler.
Endokardit proflaksisi tavsiye edilen durumlar
Yüksek risk grubu:
Protetik kalp kağakçığı
Daha önce geçirilmiş bakteriyel endokardit
Komplex syonotik konjenital kalp hastalıkları
Sistemik pulmoner shuntlar veya kanallarla cerrahi rekonstrüksiyon
Endokardit proflaksisi tavsiye edilen durumlar
Orta risk gurbu:
Diğer bütün kardiyak malformasyonlar
Akut valvar disfonksiyon
Hipertrofik kardiyomyopati
Mitral valve prolapsı
Endokardit proflaksisi tavsiye edilen durumlar
Önemsiz risk grubunda olanlar:
İzole artrial septal defect
Artriyal septal defektin cerrahi tamiri, ventriküler septal defekt veya
patent duktus arteriozusu
Koroner by-pass greft cerrahisi
Valvar regurgitasyon olmaksızın mitral valve prolapsı
Fizyolojik, fonksiyonel veya masum kalp murmurları
Valvar disfonksiyon olmaksızın daha önce geçirilmiş Kawasaki hastalığı
Valvar disfonksiyon olmaksızın daha önce geçirilmiş rhematic fever
Kalp pili ve implante edilmiş defibrilatörler.
Endokardit proflaksisi önerilen dental prosedürler
Diş çekimleri
Cerrahi içeren periodontal prosedürler, kök düzeltme,küretaj, sondlama
Dental implant yerleştirilmesi ve avulse dişlerin reimplantasyonu
Endodontik enstürmantasyon veya sadece apex altındaki cerrahileri
Antibiyotik fiber ve striplerin subgingival yerleştirilmesi
Ortodontik bantları ilk yerleştirilmesi (braketleme hariç)
İntraligamenter lokal anestezik enjeksiyonlar
İmplant veya dişlerin proflaktik temizliğinde eğer kanama bekleniyorsa
Endokardit proflaksisi gerektirmeyen dental prosedürler
Restoratif tedaviler
Lokal anestezik enjeksiyonları
Kanal içi endodontik tedavi, post yerleştirme ve çıkarma
Rubber-dam yerleştirme
Postop sütur alma
Çıkabilen prostodontik ve ortodontik parçaların yerleştirilmesi
Ağız ölçüsü alınması
Flor tedavisi
Oral radyografların alınması
Ortodontik aletlerin uyumlanması
İlk dişlerin düşmesi
Dental, oral, respiratuar sistem veya özefagal işlemlerde proflaktik
regimen (tekrar dozu yok)
Standart genel proflaksi;
amoksisilin; işlemden 1 saat önce
erişkinlerde; 2 g, çocuklarda 50mg/kg
İlaç alamayanlarda;
ampisillin; işlemden yarım saat
önce
erişkinlerde; 2 g ım veya ıv,
çocuklarda; 50mg/kg ım veya ıv
Dental, oral, respiratuar sistem veya özefagal işlemlerde proflaktik
regimen (tekrar dozu yok)
Penisiline allerjik hastalarda;
Clindamisin; işlemden bir
saat önce;
Erişkinlerde; 600 mg, çocuklarda;
20mg/kg
Cephalexin veya cefaroxil,
işlemden 1 saat önce,
Erişkinlerde; 2g , çocuklarda;
50mg/kg
Dental, oral, respiratuar sistem veya özefagal işlemlerde proflaktik
regimen (tekrar dozu yok)
Azitromisin veya kalritromisin; işlemden 1 saat önce; erişkinlerde, 500mg,
çocuklarda, 15mg/kg
Penisiline allerjik ve ilaç alamıyorsa,
klindamisin; işlemden 30 dak önce; ıv,
erişkinlerde, 600mg,
çocuklarda, 20mg/kg
veya cefazolin, işlemden
30 dak önce,
erişkinlerde, 1g, çocuklarda
25mg/kg
Total çocuk dozu erişkin dozunu geçmemelidir
Sefalosporinler penisilinlere ani tip hipersensitivite reaksiyonu gösteren
kişilerde kullanılmamalıdır.