ANAFLAKSİ
Önceden duyarlı olunan allerjenle tekrar karşılaşmada
oluşan, çok ağır hipersensitivite tablosudur.
Ig E antikorlarının rol oynadığı bu aşırı duyarlılık
reaksiyonu antijenle temastan birkaç dakika sonra başlayabilir.
Enjeksiyon sırasında genellikle hastada; endişe,
huzursuzluk, fenalık hissi, el ve ayak tabanlarında kaşıntı, dudaklarda
parestezi, (iğne batma hissi) ürperme, titreme ve yüz ifadesinde silinme gibi
belirtiler söz konusudur.
Klinik bulgular;
► Deri belirtileri;
sistemik
anaflaksinin
en yaygın belitileridir.
Eritem, kaşıntı,
ürtiker,angioödem
► Solunumla ilgili belirtiler; larinks ve
epiglottis ödemi ile , bronkospazm nedeniyle
dispne ve öksürük söz
konusudur
► Dolaşım sistemi ile ilgili belirtiler; en
ciddi klinik belirtidir. Hipotansiyon şokudur.
Hipotansiyona başlı olarak hastada;
Şuur kaybı, zayıf hatta
filiform bir nabız,
soğuk terleme, pupillarda genişleme
► Gastrointestinal beliritler; bulantı, kusma,
diare
► Hematolojik belirtiler; kandaki histamin
seviyesinde artma, pıhtılaşma faktörlerinde (V,VII,
fibrinojen) azalma vardır.
Yüksek Riskli Hastalar
Dolaşım bozuklukları;
Risk; angina pektoris atakları
gibi akut
kardiyovasküler komplikasyon riski taşır
Öneri; eksiksiz tıbbi öykü,
konsültasyon, lokal anestezi öncesinde aspirasyon, yavaş enjeksiyon,
premedikasyon, monitörizasyon, enfektif endokardit riski olanlarda antibiyotik
proflaksisi, kalp pili taşıyan hastalarda elektromanyetik alan riski oluşturma
riski olan aygıtların kullanılmasının önlenmesi.
Yüksek Riskli Hastalar
Kanama Eğilimi;
Risk Grubu; myokard enfarktüs ve
diyaliz gören hastalar, damar darlığı bulunanlar ve kısa süre önce operasyon
geçirmiş olan hastalar
Öneri; gerekli kan tetkiklerinin
yapılması, doktoru ile konsültasyon, işlem sonrası kanama kontrolü
İlaç etkileri;
Risk Grubu; birçok hasta çeşitli
rahatsızlıkları için reçetesiz satılan ilaçlar ile antibiyotik ve trankilizan
gibi değişik ilaçlar kullanmaktadır (Asetilsalisilik asit benzeri ilaçlar)
Öneri; işlem öncesi ilaçlarla
ilgili değerlendirmenin yapılması
Enfeksiyon;
Risk Grubu;yüksek enfeksiyon riski taşıyan
hastalar ile, immünosüpresyon, AIDS, radyoterapi görmüş, lösemi hastaları
Öneri; konsültasyon, mutlak antibiyotik proflaksisi, mümkünse hastane ortamı
Endokardit riski;
Risk Grubu; Romatizmal kalp hastalığı:
% 20-25
protez kapak: %12-33, konjenital kalp hastalığı,
intravenöz ilaç bağımlılığı, idiopatik hipertrofik
subaortik stenoz, mitral prolapsus, arteriyo
arteriyal fistül, hemodiyaliz şant ve fistülleri,
intrakardiyak pacemaker telleri
Öneri; antibiyotik proflaksisi
KONVULSİYONLAR
Bazı kaslarda nöbet halinde gelişen istem dışı kasılmalarla
belirgin bir durum olan konvulsiyona şu olaylar yol açabilir;
Epilepsi, diabetik hastalarda meydana gelen ciddi
hipoglisemi hali, L.A. Lerin aşırı dozlarda enjeksiyonu, yanlışlıkla damar
içine enjeksiyon.
ORAL CERRAHİ İLE İLGİLİ BAZI SİSTEMİK HASTALIKLAR
Kardiyovasküler hastalıklar; kazanılmış ve konjenital
olara ikiye ayrılır:
Konjesitif kalp hastalıkları:
►ventriküler septal defekt(VSD)
►atrial septal
defekt (ASD)
►patent ductus arteiosus açıklığı (PSD)
►obstrüktif lezyonlar
►fallot tetralojisi: sağ ventriküler hipertrofisi, ventriküler septal defekt, pulmoner arter stenozu, overriding
aorta
KAZANILMIŞ KALP
HASTALIKLARI
1. Konjestif kalp yetmezliği:
İstirahat
veya eforda organizmanın ihtiyacı olan kan akımının çeşitli nedenlerle sağlanamamasıdır.
Kalp yetmezliğine neden olan hastalıklar;
Hipertansiyon
Vasküler kalp hastalığı
Konjenital kalp hastalığı
Myokard enfraktüsü
Hipertroidizm
Kronik obstrüktif akciğer hastalığı
2. Angino pectoris
3. Myokard enfarktüsü
KAZANILMIŞ KALP
HASTALIKLARI
Kalp hastalarında;
Genel anesteziden kaçınılmalıdır
İzlenmeyen hastalarda mutlaka konsültasyon alınmalıdır
Akut myokard enfartüsü geçirmiş olan hastalarda tüm
cerrahi girişimler 6 ay ertelenmeli ve konsültasyon istenmelidir.
Mutlaka proflaktik antibiyotik verilmelidir.
Hasta antikoagüle ise postoperatif kanama göz önüne alınarak
protrombin zamanı bilinmelidir.
Barbitürat ve trankilizanlarla premedike edilmelidir
Hasta rahat pozisyonda olmalıdır
Atravmatik ve kısa süre çalışılmalıdır
Vazokonstrütörsüz L.A. Madde kullanılmalıdır.
Yanımızda O2 tüpü bulundurulmalıdır.
Angina, miyokardın oksijen
isteği ile myokarda oksijen temini arasındaki dengesizlikten kaynaklanan geçici
myokard iskemisinin bir semptomudur. Pektorisin primer semptomu aniden ortaya çıkan
ağrıdır ki bu ağrı sol koldan aşağıya doğru iner.
Üç semptomu vardır:
1. Lokalizasyonu ve ağrının yayılma özelliği
2. Krizin kısa sürmesi
3. O anda sebep olan faktör (heyecan)
Angina pektoriste, stabil
ve unstabil angina pektoristen söz edilir.
Stabil angina pektoriste
kişi hangi eforla ağrı geleceğini bilir. Bazen tahmin edilmez veya ağrı
istirahat halinde gelebilir.
Unstabil angina da ise
stabil angina pektoris yaşayan hastaların daha ileri safhaya geçmesidir.
Angina pektoris tedavisinde hastaya etkili psikolojik
yardım ve ağrı ile mücadele önemlidir.
En çok kullanılan ilaçlar ise, nitritler, betablokerler, kalsiyum
antagonistlerdir.
Myokard enfarktüsü
Bir myokard bölümünün, ilgili koroner dalının tıkanmasına
veya başka etyolojilere bağlı olarak şiddetli ve uzun süreli iskemi neticesinde
nekroza uğramasına myokard enfarktüsü adı verilir. Bulantı ve terleme ile
birlikte uzun süreli santral göğüs ağrısı tanıyı düşündüren klasik bir
görünümdür. Ağrı sıklıkla sol kola vurur. Nitrogliserine cevap vermez. Ağrı
ancak morfinle yatıştırılacak niteliktedir.
Yaklaşım;
Oksijen verilmelidir
İstirahat ettirilmelidir
Damar yolu açılmalıdır
Ağrı ile mücadelede 3-5 mg morfin verilmelidir
Hipotansiyonlu hastalarda atropin verilmelidir
Aritmi var ise lidocaine tedavisi yapılmalıdır
Hipotansiyon kontrol altına alınmaz ise dopamin iv
olarak verilmelidir
Hipertansiyon var ise betabloker verilmelidir
Trombozu önlemek amacıyla heparin verilmelidir
Gerekirse eksternal kalp masajı yapılmalıdır
HİPERTANSİYON
Kardiyak out-put, kan volümü, kan vizkositesi ve damar
elastikiyetine bağlıdır. Kan basıncı bu faktörlerden herhangi birinden
etkilenir.
RESPİRATUAR SİSTEM HASTALIKLARI
Bulguları;
Hırılıtılı solunum
Dyspne
Nokturnal dyspne (gece solunum güçlüğü)
Ortopne (Hastada yatar durumda beliren, oturduğunda
kaybolan nefes darlığı)
Siyanoz
Öksürük
Göğüs ağrısı
Sık solunum
DİABET
Diabet,pankreasın langerhans odacıkları denilen yapılarda
mevcut olan hücreler tarafından salınan, protein ve yağ metabolizmalarını
regülasyonunda rol oynayan insülin hormonu salınımının yetersizliğine bağlı
endokrinal hastalıktır.
En önemli semptomları;
Poliüri (Vücuttan 24 saatte atılan idrar miktarının 2
It'nin üzerinde olması)
Kilo kaybı
Ağız içi bulguları;
Ağızda aseton kokusu
Dudaklarda kuruluk ve çatlamalar
Ağız mukozası enflamasyonlu, ödemli ve kimi kez de
ülseredir
Dilde fuliform papiller olmak üzere papiller atrofi
Alveoler kemik kaybı
Dişlerde lüksasyon
Daha alt düzeyde arteriyel damarlarda daralma, damar
duvarlarında dejenerasyon ve permeabilite değişimleri ortaya çıkar. Damarın
etkilendiği sahalarda beslenme bozukluğuna bağlı olarak doku yıkımları,
permeabilite değişimine bağlı olarak da hemorajilere neden olur.
Beslenme bozukluğuna bağlı olarak yara iyileşmesinde
gecikme olur.
Mevcut hiperemik tablo vücut savunmasındaki PMNL lerin
fagositozu ve intrasellüler bakterisit aktivitelerinin azalmasıyla enfeksiyona
elverişli ortamın gelişmesine neden olur
DİABET
Yapılacak işlemler;
Konsültasyon istenir
130-140 kan şekeri seviyesi maksimum sınırdır
Atravmatik çalışılmalıdır
Randevular sabah saatlerine denk getirilir
Lokal epinefrin glikoz açığa çıkarır ve insülin ihtiyacı
artar. Norepinefrin lokal iskemi ve lokal doku tahrişi yapar. Bu yüzden ya
phenilefrinli yada v.c.siz lokal anestezi kullanılır
Hipoglisemik şok belirtileri:
Bol miktarda terleme
Cilt rengi sararır
Nabız hızlanır
Korkudan titreme hissiyle birlikte halsizlik
Epigastriumda boşluk hissi
Başağrısı, bulantı ve kusma
HİPERTİROİDİZM
Bazal metabolizma hızlanmıştır
İrritabilite ve anxiete
Kilo kaybı
Exoftalmus
Taşikardi, palpitasyon
Isıda artma, terleme
Büyüme ve gelişmede belirgin bir artış
vardır. Hastalık tedavi edilmezse
kardiyovasküler sistem hastalıkları veya
kardiac yetmezlikler gelişebilir
HİPERTİROİDİZM
Hiç tedavi edilmemiş yada tamamiyle iyileştirilmemiş
hipertroidili hastalarda enfeksiyon, travma, cerrahi uygulamalar, stres
trotoksikoz (tirotoksik kriz) adı verilen ağır, acil klinik tablonun oluşmasına
neden olabilir. Tirotoksik kriz henüz erken evrelerdeyken mutlaka tanınmalıdır.
Şiddetli tirotoksikoz semptomları;
Çarpıntı, terleme, huzursuzluk, ajitasyon, tremor.
Tedavisinde;
Soğuk havlular tatbik edilir
Damar yolu açılarak %5lik dextroz verilir, IV hidrokortizon veya 100-250 mg
prednisolon verilmelidir
HİPOTİROİDİZM
Çocukta olanına Cretinismus, erişkinde görülen tipine
mix ödem denir. Cretinismus olan çocuklarda motor ve mental gerilik vardır.
Erüpsiyon gecikir. Mix ödemde ise mental donukluk, hareketlerde yavaşlık,
mikroglossi görülür. Tüm sinir sisteminde depresyon vardır. Aşırı ilaç duyarlılığı
vardır.
Metabolizma yavaşlamıştır, kalp ve diğer dokuların
aktiviteleri azalmıştır. Miksödemde hastalarda aterosklerozisle bağlantılı
hiperkolesterolemi vardır. İskemik kalp hastalığı sıklıkla gelişebilir.
HİPOTİROİDİZM
Bu tip hastalarda
adrenalinli lokal anestezikler tehlikeli aritmiler meydana getirebilir. Kontrol
altında olmayan hastalarda anksiyete, sempatik aktivite artışı ve düşük uyarana
aşırı cevap söz konusudur. Bu nedenle sedasyon önerilebilir.
HİPOTİROİDİZM
Tedavi edilmemiş hastalarda travma, cerrahi uygulamak,
enfeksiyon gibi durumlarda hipotroidi koması meydana gelebilir
Medikal değerlendirmede hipotroidi açısından şüpheli
görülen hastalar tıbbi ve laboratuar olarak incelemeye alınmalıdır (T3 ve
T4 düzeyleri öğrenilmelidir)
HEMOROJİK HASTALIKLAR
Normal hemostaz mekanizmasındaki bir bozukluk sonucu,
klinikte kendini kanamaya eğilim (hemorajik diatez) ile belli eden hastalıklara
hemorajik hastalıklar denir.
HEMORAJİK HASTALIKLAR
Vasküler bozukluklar;
Vasküler bozukluklara bağlı kanamalar kalıtsal
olabileceği gibi allerji, özellikle aspirin gibi sebeplerin kullanımı,
enfeksiyonla, C vitamini eksikliği gibi sebeplerin etkisi ile edinsel de
olabilir. Kanama zamanı uzamıştır. Deride peteşi ve ekimoz tarzında purpurik
(Cilt kanaması; karakteristiği cildin mavimsi bir renk almasıdır) kanamalar tespit edilir.
HEMORAJİK HASTALIKLAR
Trombosit bozukluklar;
Ya trombosit sayısı yetersiz (trombositopeni) yada
trombosit fonksiyonlarında yetersizlik (trombositopati) söz konusudur
HEMORAJİK HASTALIKLAR
Trombositopeniler;
Genellikle trombosit sayısı 50.000/mm3 ün altına inince, klinik belirti ve bulgular
ortaya çıkar. Trombositopeniye bağlı kanamalar başlıca; deri (purpura, peteşi,
ekimoz) ve mokoza kanamaları olarak ortaya çıkar. Nadiren serebral kanama
görülebilir.
HEMORAJİK HASTALIKLAR
Trombositopatiler;
Trombosit sayısı normal olmasına rağmen, adhezyon ve
agregasyon gibi trombosit fonksiyonlarında bozukluklar sonucu, kanama zamanı
uzamıştır. Trombositopatili hastalarda deri ve mukoza kanamaları, diş çekimi vb
operasyonlardan sonra aşırı kanamalar söz konudur
HEMORAJİK HASTALIKLAR
Medikal komplikasyonları önlenmesi için ;
►Detaylı bir anamnez alınmalıdır
►Kanama diatezinden kuşkulanılan
hastada;
→Kanama zamanı (10 dak az)
→Damar geçirgenlik testi (lacet
testi)
→Trombosit sayısı (150bin/400bin mm3)
→Parsiyel tromboplastin zamanı (PTZ) (interensek pıhtılaşma) 30-40 sn
→Fibrinojen
→Trombin zamanı yapılmalıdır
►Aspirin kullanımından kaçınılmalıdır
Test sonuçları normal ise dental girişim yapılabilir
PIHTILAŞMA BOZUKLUKLARI
Konjenital ve edinsel olmak üzere ikiye
ayrılır;
I. Konjenital pıhtılaşma bozuklukları;
Hemofililer
Von Willebrand hastalığı
Edinsel pıhtılaşma bozuklukları;
K vit eksikliği
Karaciğer hastalığı
Patoloijk fibrinoliz
Yaygın damar içi pıhtılaşması
HEMOFİLİ
X kromozomuna bağlı resesif olarak geçen pıhtılaşma
faktörlerinde anormalliklerin söz konusu olduğu kalıtsal bir kan hastalığıdır.
Bu hastalık sadece erkeklerde görülürken, kadınlarda bu
anormal genin taşıyıcısı olarak rol oynar. Faktör VIII eksikliğine Hemofili A,
Faktör XI eksikliğine ise Hemofili B (christmas hastalığı) adı verilir
Antikoagülan tedavisi
görenler
Kontrollü yaklaşılmalıdır
Anemiler
Anemi periferik kandaki eritrosit sayısının azalması
veya kandaki hemoglobin miktarının normal değerlerinin altına düşmesi yada her
ikisinin birlikte bulunması sonucu ortaya çıkan o2 taşıma
kapasitesinin azalması durumudur.
Anemiler
Oral komplikasyonlar;
Dil papillerinin
silinmesi,
Enfeksiyon ve kanamaya eğilim,
Disfaji
LÖSEMİLER
Lökositlerin
(granülosit, lenfosit, monosit) neoplastik bir proliferasyonu sonucu, kemik iliği
ve diğer dokuları istila etmesi ve çoğunlukla çevre kanında birikmesi ile
karakterize, ölümcül bir hastalıktır. Klinik seyrine göre iki gruba ayrılır;
Akut lösemiler
Kronik lösemiler
LÖSEMİLER
Klinik belirti ve bulgular;
Anemi ,
Hemoraji ,
Enfeksiyon ,
Lösemik infiltrasyonlar ,
Halsizlik,
Yorgunluk,
Çarpıntı,
Deri ve mukozada kanamalar,
Her türlü bakteri, mantar enfeksiyonları,
Solunum bozukluğu,
Hipertrofik dişeti, genellikle enfekte ve kanamalıdır,
Sert ve yumuşak dokuda tümoral oluşumlar,
Akut böbrek yetmezliği
LÖSEMİLER
Lösemide erken teşhis açısından ağız belirtileri önem
taşır. Ağız kanamaları ve peteşiler olabilir. Mukozaların solukluğu ile beraber
dişeti kanamaları önemli ve ilginç bir bulgudur.
İmmünitenin bozulması ile normal diş çekimi sonrası
bile osteomyelitler gelişebilir. Ağız lösemi hastalarında sistemik
enfeksiyonların en önemli kaynağıdır.
Radyolojik olarak lamina durada incelme, yer yer
kaybolma, alveoler krette kemik kaybı meydana gelebilir. Mandibuler posterior
dişlerin apekslerinde kemik dekstrüksiyonu izlenebilir.
LÖSEMİLER
Mutlaka konsültasyon,
Konservatif yaklaşım,
Mutlaka asepsi ve
atravmatik çalışma,
Antibiyotik proflaksisi
KORTİKOSTEROİD TEDAVİSİ
Kortikosteroidler, adrenal korteks tarafından salgılanan
steriod yapısında hormonlardır.
İlaç olarak, güçlü antienflamatuar ve antiallerjik
etkileri nedeniyle günümüzde sık olarak kullanılan ilaçlardır. Ancak yan
etkilerinin fazla olması nedeniyle kullanımının son derece dikkatli yapılması
gerekir.
KORTİKOSTEROİD TEDAVİSİ
Adrenal süpresyon; örneğin günde 20-30 mg kortizonu
7-10 gün kullanan kişilerde meydana gelebilmektedir. Adrenal bezin normal
fonksiyona dönebilmesi ancak ilaç kullanımı sonrası 9-12 ay sonra
olabilmektedir.
Halen kortizon kullanan hastalarda,
Diş tedavi stresinin derecesine göre günlük doz arttırılmalıdır.
Örneğin 15-30 mg kullananlarda orta dereceli stresin söz konusu olduğu basit
cerrahi müdahalelerde 30-40 mg ye , aşırı stresin olduğu komplike cerrahi
durumlarda 60 mg ye kadar çıkartılabilir. Bu dozlar postoperatif durumlara göre
birkaç gün devam ettirilebilir. Daha sonra doz ilk kullanıldığı miktara
kademeli olarak düşürülmelidir.
KORTİKOSTEROİD TEDAVİSİ
Son bir yıl içinde kortizon tedavisi görmüş olan
hastalarda; daha önceki, tedavi süresine ve dozuna bağlı kalmak
kaydıyla adrenal korteks atrofisi hala mevcut olabilir. Bu sebeple strese karşı adrenal bezlerin cevabı bozulmuş
olacağından diş tedavisi öncesinde hastaların doktoru ile temasa geçerek orantılı
olarak tedavi gününde kortizon verilmesi tekrar dereceli olarak indirilmesi
gerekir.
KORTİKOSTEROİD TEDAVİSİ
Enfeksiyona eğilim artmıştır.
Bakteriyel, viral ve fungal enfeksiyonlar kolayca gelişebilir.
Bu yüzden antibiyotik
proflaksisi yapılmasında fayda vardır.
Hepatit
Hepatit B esas itibariyle kan ve kan ürünlerinden bulaşabilmektedir.
Ancak ter, salya, vaginal sekresyon ve anne sütü gibi vücut salgılarıyla da
bulaşabilmektedir.
Koruyucu tedbirler mutlaka alınmalıdır.
Hepatit
Anamnezinde hepatit geçirmemiş olduğu
halde yüksek risk grubu olan kişiler;
IV ilaç bağımlıları
Diyalize giren hastalar
İmmün yetmezliği olan hastalar
İmmünosüpresif tedavi görenler
Homoseksüeller
Bütün profesyonel sağlık personeli
Hepatitli hastaların eş ve çocukları
Çok sık kan transfüzyonu yapılan hastalar
DİŞ HEKİMLİĞİ KLİNİĞİNDE
ACİL DURUMLAR
Ayrıntılı bir anamnez,
Risk grubu hastaların tesbiti
Hastanın doktoru ile konsültasyon
Acil müdahale durumlarının çok iyi bilinmesi
Gerekli ilaç ve malzemelerin temini
Acil setinde bulunması zorunlu olan ilaç ve ekipmanlar;
Hava yolunu açık tutmak için gerekli ekipmanlar:
Plastik orofarengeal airway
Cerrahi aspiratör
Dil basacağı
Ambu cihazı
Oksijen maskesi
Oksijen tüpü
DİŞ HEKİMLİĞİ KLİNİĞİNDE
ACİL DURUMLAR
2. Vital bulguları gözlemeye yarayan ekipman:
Tansiyon aleti
Steteskop
3. İlaç enjeksiyonu için gerekli ekipman
Derialtı enjeksiyonu için 1 ml lik enjektör
İv enjeksiyon için 5 ml lik enjektör
Lastik turnike
4. Acil müdahalede kullanılacak ilaçlar:
Adrenalin 1ml ampul (1/1000 lik)
Antihistaminik ampul
Diazem
%5 lik dextroz solusyon
Kortikosteroid
Dilaltı nitrogliserin tablet
BİFOSFONATLAR
Kemik rezorbsiyonunu inhibe eden inorganik
pirofosfonatların sentetik analoglarıdır. Metabolizmanın doğal sürecinde kemik
yapım ve yıkım olaylarında rezorbsiyon aşamasında salınan inorganik
pirofosfonatların rolüne bürünen bifosfonatlar, rezorbsiyonu dolayısiyle de
kemik “turnover”ını osteoklast
aktivitesini inhibe ederek durdurur. Osteoklastlara bağlanır ve kullanımı bırakıldıktan
sonra yıllarca kemikte kalabilir.
En sık yan etkisi mandibula ve maksillada avasküler
kemik nekrozudur
Bifosfonat tedavisnin yan
etkileri
Kas-iskelet ağrıları
Ateş, soğuk algınlığı
belirtilerini içeren akut-faz reaksiyonlar
Renal toksisite ve akut
böbrek yetmezliği
Hipokalsemi elektrolit
dengesizliği
Üst sindirim yolu hastalıkları
Atrial fibrilasyon
Bifosfonat tedavisnin yan
etkileri
Anjiogenik etki; yeni damar oluşumunu inhibe eder. Hem
tümör damarlaşmasına karşıdır, hem de yara iyileşmesini doku tamirini
geciktirir
Bifosfonata bağlı gelişen osteonekrozlar, sadece
maksilla ve mandibula da rastlanmaktadır. Diğer kemiklerde görülmemektedir.
Olası sebep çiğneme kuvvetlerinden dolayı maksilla ve mandibula strese maruz
kalmaktadır. Bu yüzden fizyolojik mikroçatlaklar oluşur. Üzerlerindeki ince
periyost ve mukozanın bütünlüğünün kolaylıkla bozularak m.o. ların bölgeye
yerleşmesine imkan sağlamasına bağlı olduğu düşünülmektedir
Bifosfonat tedavisi endikasyonları
Postmenopozal kadınlarda osteoporoz
Prostat ve meme kanserinin kemik metastazında
stabilizasyon amacıyla
Multiple myelom hastalarında kemik rezorbsiyon
defektlerine karşı
Maligniteye bağlı hiperkalsemi vakalarında
Paget hastalığında
Çocuk osteogenezis imperfekta hastalarında
Bifosfonat içeren ilaçlar
Zoledronik asit (Zometa)
İbandronik asit
(İbandronat)
Disodyum pamidronat
(Aredia dry powder)
Sodyum koldronat (Bonefos)
Alendronat sodyum
(Fosamax)
Bifosfonatlar
Oral yoldan alınan bifosfonatlar;
Aledronat
sodyum (fosamax) gastrointesitinal sistemde emilimi düşüktür. Dolaşıma katılabilen
dozun %50 si iskelet sistemi tarafından tutulur. Geri kalan doz böbrekten atılır.
Dolaşımdaki yarılanma ömrü kısa olmasına karşın (30 dak-2 saat) iskelet yarılanma
ömrü 10 yıldır. Gastrointestinal sistemde intoleransa ve özfagus ülserlerine
sebep olabilmektedir
Bifosfonatlar
IV alınan bifosfonatlar;
Zoledronik
asit (zometa), osteoklastik aktiviteyi ve kemik rezorbsiyonunu engeller.
Öncelikle malign hastalıkların yarattığı hiperkalsemi tedavisinde, multiple
myeloma ve malign tümör metastazlarında standart antineoplastik tedaviyle
birlikte kullanımı ve prostat kanserinde birden fazla hormonal terapi sonrasında
devam eden hastalık durumundaki endikasyonu tanımlanmıştır. Bu onkolojik
endikasyonlar dışında paget hastalığı ve postmenopozal osteoporoz tedavisinde
kullanımı onayı vardır.
Etki mekanizmaları
Osteoklastik formasyonunu ve osteoklastların
rezorbsiyon aktivitelerini inhibe eder
Osteoklastların hücre ölümünü engeller
Osteoklast maturasyonunu inhibe eder
Osteoklastların rezorbsiyon bölgesine göç etmelerini
engeller
Sitokin üretiminin azaltılmasına etkisi vardır
Direkt anti tümör etkinliği
Tümör hücrelerinin yayılmasının ve kemik matrikse
adezyon yolu ile invazyonunun engellenmesi ve tümörlerde anti anjiogenik etkisi
vardır
Bifosfonata bağlı gelişen osteonekroz kriterleri
Daha önceden veya o anda
bifosfonat tedavisi alıyor olmak
8 haftadan fazla
maksillofasiyal bölgede aşığa çıkmış nekrotik kemik olması
Çenelerde radyasyon
tedavisi hikayesi olmaması
Bifosfonata bağlı gelişen osteonekrozları tedavisi
Hiperbarik oksijen uygulaması
Otolog plateletten zengin plazma (PRP) nekroze kemik sağlam
kemiğe kadar eksize edildikte sonra bölgeye konur ve kapatılır
Lazer biostimülasyon uygulamaları
Ozon terapisi
Bifosfonatın kesilmesi veya tedaviye ara verilmesi.
Onkolog ve hasta ile konsültasyon yapılıp karar verilmesi gerekir
Bifosfonata bağlı gelişen osteonekrozların oluşumunda
risk faktörleri
İlaca bağlı faktörler: ilacın iv ve uzun süreli
kullanımı ile kullanılan bifosfonatın etki gücünün artması riski arttırır
Mandibula, maksillaya göre daha çok etkilenir
İnce mukoza alanları, ağız enfeksiyonları ve
periodontal sorunlar riski arttırır
Yaş, cinsiyet ve ırksal özellikler gibi demografik ve
diyabet, obesite, diyalize giren hastalar ve sigara gibi sistemik faktörler
riski etkiler
Tedaviye başlamadan önce koruyucu diş tedavisi riski
azaltır
Lokal faktörler; diş çekimi, çene kemiklerine cerrahi işlem
uygulaması, kötü uyumlu proteze bağlı travma, çene kemiklerinin geçmişte
travmaya maruz kalması, dental enfeksiyon varlığı, oral hijyenin kötü olması
Bifosfonata bağlı gelişen osteonekrozun ayırıcı tanısı
Enfeksiyöz osteomyelit
Ginigivitis,
periodontitis, mukozitis
Peiodontal hastalık
Sinüzit
TME hastalığı
Periapikal patoloji
Osteonekroz
Kemik tümörü metastazı
Bifosfonata bağlı gelişen
osteonekrozlarda evrelendirme ve tedavi prensipleri
Risk grubu: Bifosfonat tedavisi
gören, semptomsuz ekspoze nekrotik kemik görülmeyen hastalar. Tedaviye gerek
yok hasta bilgilendirilir.
Evre 0: Kemik açığa çıkmıştır.
Nedensiz, mandibulada, dental bölgelerde, TME de ve sinüs bölgesine yayılan ağrı
vardır. Periodontal hastalıkla açıklanamayan diş kayıpları, periapikal ve
periodontal fistül bulunabilir. Radyografide periodontal hastalığa bağlı
olmayan alveoler kemik kaybı, çekim soketlerinde remodele olmamış kemik, lamina
dura da kalınlaşma, periodontal aralıkta kalınlaşma ve alveoler kanalda daralma
vardır. Bu nonspesifik bulgular, evre I, II, III ve ekspoze görünmeyen
hastalarda da bulunabilir. Konservatif tedaviler tercih edilir. Kronik ağrı
varsa enfeksiyonu kontrol etmek için sistemik olarak analjezik ve
antibiyotikler verilebilir
Bifosfonata bağlı gelişen
osteonekrozlarda evrelendirme ve tedavi prensipleri
Evre I: asemptomatik ekspoze ve
nekrotik kemik mevcudiyeti olup enfeksiyon belirtisi yoktur. klorheksidinli
antimikrobiyal gargara yararlı olur. Cerrahi tedavi endike değildir
Evre II: ağrılı ekspoze nekrotik
kemik ve enfeksiyon vardır. Antibiyotik tedavisi ile birlikte oral mikrobiyal
gargaralar da kullanılır. Mikrobiyal kültür yapılması ve hedefli antibiyotik
verilmesi uygundur
Bifosfonata bağlı gelişen
osteonekrozlarda evrelendirme ve tedavi prensipleri
Evre III: ağrılı ekspoze nekrotik
kemik ve enfeksiyon vardır. Nekrotik kemik alveolü içine alır.
Mandibula alt sınırı ve ramus, maksiller sinüs ve
zigomayı da kapsar.
Patolojik kırık, ekstraoral fistül, oroantral veya
oronazal açıklık, mandibula alt sınırı yada sinüs tabanına uzanan osteoliz
görünebilir.
Akut enfeksiyonu çözmek için antibiyotik baskısı altında
rezeksiyonu da içeren cerrahi debridman uygulaması önerilir.
Hastalığın evresine göre sekestr çıkartılmalıdır.
Nekrotik sürecin ilerlemeyeceği öngörülen durumlarda,
açığa çıkan kemik içindeki semptomatik dişlerin çekimi gerçekleşebilir. 6-12 ay
ilacın kesilmesi spontan sekestrasyon yada debridmanı takiben olayın hızla
çözülmesine neden olur. Yarar-zarar oranı için onkologla konsültasyon yapılır.
İNSAN İMMÜN YETMEZLİK VİRÜSÜ
(HUMAN IMMUNODEFICIENCY VIRUS) ENFEKSİYONU VE AĞIZ BULGULARI
Kazanılmış immun yetmezlik sendromu (acquired
immunodefirncy syndrome (AIDS) insan immun yetmezlik virüsü ile enfeksiyon
sonucu ortaya çıkan hastalığın klinik spektrumunun en şiddetli durumudur. Be sendrom HIV’ın neden olduğu ilerleyen
immünosüpresyon neticesinde tehlikeli fırsatçı enfeksiyonlar, neoplazmlar veya
hayatı tehdit edici diğer rahatsızlıklar gelişmesi olarak tanımlanmıştır.
AIDS
İki farklı virüs populasyonu sorumludur:
Bunlardan HIV Tip 1,
orta afrika ve dünyanın diğer bölgelerinden sorumlu
iken,
HIV Tip 2 virüs grubu batı
afrikadaki AIDS’ten sorumludur.
Enfeksiyon şekli
HIV cinsel ilişkiyle
mukozal membranlardan
Virüsle kontamine olmuş
kan ve kan ürünleriyle hematojen yoldan
Anneden fetusa yada yeni
doğana geçmektedir.
Enfeksiyonun Patogenezi
Esas proses ilerlemiş HIV enfeksiyonun
karakteristiği olan ciddi immunosüpresyona neden olan CD4T lenfonsitlerin
fonksiyon anomalileri ve sayısal olarak azalmasıdır.
Genel bulgular
Ateş
Terleme
Keyifsizlik
Kas ağrısı
İştahsızlık
Bulantı
Diyare
Noneksudatif faranjit
Genel bulgular
Gastro intestinal sistem
hastalıkları
Akciğer hastalıkları
Santral sisteme ait
deformasyonlar
Kaposi sarkomu
Non-hodgkin lenfoma
Ağız bulguları
Fungal enfeksiyonlar
Viral enfeksiyonlar
Bakteriyel enfeksiyonlar
Neoplazmlar
Nörolojik bozukluklar
İdiopatik bulgular (RAS)