Dental bilgiler, diş hekimliği makaleleri ve sunumları .

  • Home
Home » ANAFLAKSİ » ANAFLAKSİ

25 Ekim 2014 Cumartesi

ANAFLAKSİ



ANAFLAKSİ

Önceden duyarlı olunan allerjenle tekrar karşılaşmada oluşan, çok ağır hipersensitivite tablosudur.
Ig E antikorlarının rol oynadığı bu aşırı duyarlılık reaksiyonu antijenle temastan birkaç dakika sonra başlayabilir.
Enjeksiyon sırasında genellikle hastada; endişe, huzursuzluk, fenalık hissi, el ve ayak tabanlarında kaşıntı, dudaklarda parestezi, (iğne batma hissi) ürperme, titreme ve yüz ifadesinde silinme gibi belirtiler söz konusudur.

Klinik bulgular;
► Deri belirtileri; sistemik
    anaflaksinin en yaygın belitileridir.
    Eritem, kaşıntı, ürtiker,angioödem
► Solunumla ilgili belirtiler; larinks ve
    epiglottis ödemi ile , bronkospazm nedeniyle
    dispne ve öksürük söz
    konusudur
► Dolaşım sistemi ile ilgili belirtiler; en
    ciddi klinik belirtidir. Hipotansiyon şokudur.
    Hipotansiyona başlı olarak hastada;
    Şuur kaybı, zayıf hatta filiform bir nabız,
    soğuk terleme, pupillarda genişleme
► Gastrointestinal beliritler; bulantı, kusma,
    diare
► Hematolojik belirtiler; kandaki histamin
    seviyesinde artma, pıhtılaşma faktörlerinde (V,VII,
    fibrinojen) azalma vardır.

Yüksek Riskli Hastalar
Dolaşım bozuklukları;
Risk; angina pektoris atakları gibi akut
   kardiyovasküler komplikasyon riski taşır
Öneri; eksiksiz tıbbi öykü, konsültasyon, lokal anestezi öncesinde aspirasyon, yavaş enjeksiyon, premedikasyon, monitörizasyon, enfektif endokardit riski olanlarda antibiyotik proflaksisi, kalp pili taşıyan hastalarda elektromanyetik alan riski oluşturma riski olan aygıtların kullanılmasının önlenmesi.

Yüksek Riskli Hastalar
Kanama Eğilimi;
Risk Grubu; myokard enfarktüs ve diyaliz gören hastalar, damar darlığı bulunanlar ve kısa süre önce operasyon geçirmiş olan hastalar
Öneri; gerekli kan tetkiklerinin yapılması, doktoru ile konsültasyon, işlem sonrası kanama kontrolü


İlaç etkileri;
Risk Grubu; birçok hasta çeşitli rahatsızlıkları için reçetesiz satılan ilaçlar ile antibiyotik ve trankilizan gibi değişik ilaçlar kullanmaktadır (Asetilsalisilik asit benzeri ilaçlar)
Öneri; işlem öncesi ilaçlarla ilgili değerlendirmenin yapılması


Enfeksiyon;
Risk Grubu;yüksek enfeksiyon riski taşıyan hastalar ile, immünosüpresyon, AIDS, radyoterapi görmüş, lösemi hastaları
Öneri;  konsültasyon, mutlak antibiyotik proflaksisi, mümkünse hastane ortamı

Endokardit riski;
Risk Grubu; Romatizmal kalp hastalığı: % 20-25
protez kapak: %12-33, konjenital kalp hastalığı,
intravenöz ilaç bağımlılığı, idiopatik hipertrofik
subaortik stenoz, mitral prolapsus, arteriyo
arteriyal fistül, hemodiyaliz şant ve fistülleri,
intrakardiyak pacemaker telleri
Öneri; antibiyotik proflaksisi

KONVULSİYONLAR
Bazı kaslarda nöbet halinde gelişen istem dışı kasılmalarla belirgin bir durum olan konvulsiyona şu olaylar yol açabilir;
Epilepsi, diabetik hastalarda meydana gelen ciddi hipoglisemi hali, L.A. Lerin aşırı dozlarda enjeksiyonu, yanlışlıkla damar içine enjeksiyon.


ORAL CERRAHİ İLE İLGİLİ BAZI SİSTEMİK HASTALIKLAR
Kardiyovasküler hastalıklar; kazanılmış ve konjenital olara ikiye ayrılır:
Konjesitif kalp hastalıkları:
►ventriküler septal defekt(VSD)
►atrial  septal defekt (ASD)
►patent ductus arteiosus açıklığı (PSD)
►obstrüktif lezyonlar
►fallot tetralojisi: sağ ventriküler hipertrofisi, ventriküler septal defekt, pulmoner arter stenozu, overriding aorta
KAZANILMIŞ KALP HASTALIKLARI
1. Konjestif kalp yetmezliği:
    İstirahat veya eforda organizmanın ihtiyacı olan kan akımının çeşitli nedenlerle sağlanamamasıdır.
Kalp yetmezliğine neden olan hastalıklar;
Hipertansiyon
Vasküler kalp hastalığı
Konjenital kalp hastalığı
Myokard enfraktüsü
Hipertroidizm
Kronik obstrüktif akciğer hastalığı
2. Angino pectoris
3. Myokard enfarktüsü


KAZANILMIŞ KALP HASTALIKLARI
Kalp hastalarında;

Genel anesteziden kaçınılmalıdır
İzlenmeyen hastalarda mutlaka konsültasyon alınmalıdır
Akut myokard enfartüsü geçirmiş olan hastalarda tüm cerrahi girişimler 6 ay ertelenmeli ve konsültasyon istenmelidir.
Mutlaka proflaktik antibiyotik verilmelidir.
Hasta antikoagüle ise postoperatif kanama göz önüne alınarak protrombin zamanı bilinmelidir.
Barbitürat ve trankilizanlarla premedike edilmelidir
Hasta rahat pozisyonda olmalıdır
Atravmatik ve kısa süre çalışılmalıdır
Vazokonstrütörsüz L.A. Madde kullanılmalıdır.
Yanımızda O2 tüpü bulundurulmalıdır.
Angina, miyokardın oksijen isteği ile myokarda oksijen temini arasındaki dengesizlikten kaynaklanan geçici myokard iskemisinin bir semptomudur. Pektorisin primer semptomu aniden ortaya çıkan ağrıdır ki bu ağrı sol koldan aşağıya doğru iner.
Üç semptomu vardır:
1. Lokalizasyonu ve ağrının yayılma özelliği
2. Krizin kısa sürmesi
3. O anda sebep olan faktör (heyecan)
Angina pektoriste, stabil ve unstabil angina pektoristen söz edilir.
Stabil angina pektoriste kişi hangi eforla ağrı geleceğini bilir. Bazen tahmin edilmez veya ağrı istirahat halinde gelebilir.
Unstabil angina da ise stabil angina pektoris yaşayan hastaların daha ileri safhaya geçmesidir.
Angina pektoris tedavisinde hastaya etkili psikolojik yardım ve ağrı ile mücadele önemlidir.
En çok kullanılan ilaçlar ise, nitritler, betablokerler, kalsiyum antagonistlerdir.
Myokard enfarktüsü
Bir myokard bölümünün, ilgili koroner dalının tıkanmasına veya başka etyolojilere bağlı olarak şiddetli ve uzun süreli iskemi neticesinde nekroza uğramasına myokard enfarktüsü adı verilir. Bulantı ve terleme ile birlikte uzun süreli santral göğüs ağrısı tanıyı düşündüren klasik bir görünümdür. Ağrı sıklıkla sol kola vurur. Nitrogliserine cevap vermez. Ağrı ancak morfinle yatıştırılacak niteliktedir. 
Yaklaşım;
Oksijen verilmelidir
İstirahat ettirilmelidir
Damar yolu açılmalıdır
Ağrı ile mücadelede 3-5 mg morfin verilmelidir
Hipotansiyonlu hastalarda atropin verilmelidir
Aritmi var ise lidocaine tedavisi yapılmalıdır
Hipotansiyon kontrol altına alınmaz ise dopamin iv olarak verilmelidir
Hipertansiyon var ise betabloker verilmelidir
Trombozu önlemek amacıyla heparin verilmelidir
Gerekirse eksternal kalp masajı yapılmalıdır

HİPERTANSİYON
Kardiyak out-put, kan volümü, kan vizkositesi ve damar elastikiyetine bağlıdır. Kan basıncı bu faktörlerden herhangi birinden etkilenir.
RESPİRATUAR SİSTEM HASTALIKLARI
Bulguları;
Hırılıtılı solunum
Dyspne
Nokturnal dyspne (gece solunum güçlüğü)
Ortopne (Hastada yatar durumda beliren, oturduğunda kaybolan nefes darlığı)
Siyanoz
Öksürük
Göğüs ağrısı
Sık solunum
DİABET

Diabet,pankreasın langerhans odacıkları denilen yapılarda mevcut olan hücreler tarafından salınan, protein ve yağ metabolizmalarını regülasyonunda rol oynayan insülin hormonu salınımının yetersizliğine bağlı endokrinal hastalıktır.
En önemli semptomları;
Poliüri (Vücuttan 24 saatte atılan idrar miktarının 2 It'nin üzerinde olması)
Kilo kaybı
Ağız içi bulguları;
Ağızda aseton kokusu
Dudaklarda kuruluk ve çatlamalar
Ağız mukozası enflamasyonlu, ödemli ve kimi kez de ülseredir
Dilde fuliform papiller olmak üzere papiller atrofi
Alveoler kemik kaybı
Dişlerde lüksasyon
Daha alt düzeyde arteriyel damarlarda daralma, damar duvarlarında dejenerasyon ve permeabilite değişimleri ortaya çıkar. Damarın etkilendiği sahalarda beslenme bozukluğuna bağlı olarak doku yıkımları, permeabilite değişimine bağlı olarak da hemorajilere neden olur.
Beslenme bozukluğuna bağlı olarak yara iyileşmesinde gecikme olur.
Mevcut hiperemik tablo vücut savunmasındaki PMNL lerin fagositozu ve intrasellüler bakterisit aktivitelerinin azalmasıyla enfeksiyona elverişli ortamın gelişmesine neden olur
DİABET
Yapılacak işlemler;
Konsültasyon istenir
130-140 kan şekeri seviyesi maksimum sınırdır
Atravmatik çalışılmalıdır
Randevular sabah saatlerine denk getirilir
Lokal epinefrin glikoz açığa çıkarır ve insülin ihtiyacı artar. Norepinefrin lokal iskemi ve lokal doku tahrişi yapar. Bu yüzden ya phenilefrinli yada v.c.siz lokal anestezi kullanılır
Hipoglisemik şok belirtileri:
Bol miktarda terleme
Cilt rengi sararır
Nabız hızlanır
Korkudan titreme hissiyle birlikte halsizlik
Epigastriumda boşluk hissi
Başağrısı, bulantı ve kusma
HİPERTİROİDİZM
Bazal metabolizma hızlanmıştır
İrritabilite ve anxiete
Kilo kaybı
Exoftalmus
Taşikardi, palpitasyon
Isıda artma, terleme
Büyüme ve gelişmede belirgin bir artış
vardır. Hastalık tedavi edilmezse
kardiyovasküler sistem hastalıkları veya
kardiac yetmezlikler gelişebilir
HİPERTİROİDİZM
Hiç tedavi edilmemiş yada tamamiyle iyileştirilmemiş hipertroidili hastalarda enfeksiyon, travma, cerrahi uygulamalar, stres trotoksikoz (tirotoksik kriz) adı verilen ağır, acil klinik tablonun oluşmasına neden olabilir. Tirotoksik kriz henüz erken evrelerdeyken mutlaka tanınmalıdır.

Şiddetli tirotoksikoz semptomları;
Çarpıntı, terleme, huzursuzluk, ajitasyon, tremor.

Tedavisinde;
Soğuk havlular tatbik edilir
Damar yolu açılarak %5lik dextroz  verilir, IV hidrokortizon veya 100-250 mg prednisolon verilmelidir
 
HİPOTİROİDİZM
Çocukta olanına Cretinismus, erişkinde görülen tipine mix ödem denir. Cretinismus olan çocuklarda motor ve mental gerilik vardır. Erüpsiyon gecikir. Mix ödemde ise mental donukluk, hareketlerde yavaşlık, mikroglossi görülür. Tüm sinir sisteminde depresyon vardır. Aşırı ilaç duyarlılığı vardır.
Metabolizma yavaşlamıştır, kalp ve diğer dokuların aktiviteleri azalmıştır. Miksödemde hastalarda aterosklerozisle bağlantılı hiperkolesterolemi vardır. İskemik kalp hastalığı sıklıkla gelişebilir.
HİPOTİROİDİZM
Bu tip hastalarda adrenalinli lokal anestezikler tehlikeli aritmiler meydana getirebilir. Kontrol altında olmayan hastalarda anksiyete, sempatik aktivite artışı ve düşük uyarana aşırı cevap söz konusudur. Bu nedenle sedasyon önerilebilir.
HİPOTİROİDİZM
Tedavi edilmemiş hastalarda travma, cerrahi uygulamak, enfeksiyon gibi durumlarda hipotroidi koması meydana gelebilir
Medikal değerlendirmede hipotroidi açısından şüpheli görülen hastalar tıbbi ve laboratuar olarak incelemeye alınmalıdır (T3 ve T4 düzeyleri öğrenilmelidir)
HEMOROJİK HASTALIKLAR
Normal hemostaz mekanizmasındaki bir bozukluk sonucu, klinikte kendini kanamaya eğilim (hemorajik diatez) ile belli eden hastalıklara hemorajik hastalıklar denir.
HEMORAJİK HASTALIKLAR
Vasküler bozukluklar;
Vasküler bozukluklara bağlı kanamalar kalıtsal olabileceği gibi allerji, özellikle aspirin gibi sebeplerin kullanımı, enfeksiyonla, C vitamini eksikliği gibi sebeplerin etkisi ile edinsel de olabilir. Kanama zamanı uzamıştır. Deride peteşi ve ekimoz tarzında purpurik (Cilt kanaması; karakteristiği cildin mavimsi bir renk almasıdır)  kanamalar tespit edilir.
HEMORAJİK HASTALIKLAR
Trombosit bozukluklar;
Ya trombosit sayısı yetersiz (trombositopeni) yada trombosit fonksiyonlarında yetersizlik (trombositopati) söz konusudur

HEMORAJİK HASTALIKLAR
Trombositopeniler;
Genellikle trombosit sayısı 50.000/mm3  ün altına inince, klinik belirti ve bulgular ortaya çıkar. Trombositopeniye bağlı kanamalar başlıca; deri (purpura, peteşi, ekimoz) ve mokoza kanamaları olarak ortaya çıkar. Nadiren serebral kanama görülebilir.
HEMORAJİK HASTALIKLAR
Trombositopatiler;
Trombosit sayısı normal olmasına rağmen, adhezyon ve agregasyon gibi trombosit fonksiyonlarında bozukluklar sonucu, kanama zamanı uzamıştır. Trombositopatili hastalarda deri ve mukoza kanamaları, diş çekimi vb operasyonlardan sonra aşırı kanamalar söz konudur
HEMORAJİK HASTALIKLAR
Medikal komplikasyonları önlenmesi için ;
►Detaylı bir anamnez alınmalıdır
►Kanama diatezinden kuşkulanılan hastada;
→Kanama zamanı (10 dak az)
→Damar geçirgenlik testi (lacet testi)
→Trombosit sayısı (150bin/400bin mm3)
→Parsiyel tromboplastin zamanı (PTZ) (interensek pıhtılaşma) 30-40 sn
→Fibrinojen
→Trombin zamanı yapılmalıdır
►Aspirin kullanımından kaçınılmalıdır
Test sonuçları normal ise dental girişim yapılabilir

PIHTILAŞMA BOZUKLUKLARI
Konjenital ve edinsel olmak üzere ikiye
ayrılır;
I. Konjenital pıhtılaşma bozuklukları;
Hemofililer
Von Willebrand hastalığı
Edinsel pıhtılaşma bozuklukları;
K vit eksikliği
Karaciğer hastalığı
Patoloijk fibrinoliz
Yaygın damar içi pıhtılaşması
HEMOFİLİ
X kromozomuna bağlı resesif olarak geçen pıhtılaşma faktörlerinde anormalliklerin söz konusu olduğu kalıtsal bir kan hastalığıdır.
Bu hastalık sadece erkeklerde görülürken, kadınlarda bu anormal genin taşıyıcısı olarak rol oynar. Faktör VIII eksikliğine Hemofili A, Faktör XI eksikliğine ise Hemofili B (christmas hastalığı) adı verilir
Antikoagülan tedavisi görenler
Kontrollü yaklaşılmalıdır
Anemiler
Anemi periferik kandaki eritrosit sayısının azalması veya kandaki hemoglobin miktarının normal değerlerinin altına düşmesi yada her ikisinin birlikte bulunması sonucu ortaya çıkan o2 taşıma kapasitesinin azalması durumudur.
Anemiler
Oral komplikasyonlar;
Dil papillerinin silinmesi,
Enfeksiyon ve kanamaya eğilim,
Disfaji
LÖSEMİLER
   Lökositlerin (granülosit, lenfosit, monosit) neoplastik bir proliferasyonu sonucu, kemik iliği ve diğer dokuları istila etmesi ve çoğunlukla çevre kanında birikmesi ile karakterize, ölümcül bir hastalıktır. Klinik seyrine göre iki gruba ayrılır;
Akut lösemiler
Kronik lösemiler
LÖSEMİLER
Klinik belirti ve bulgular;
Anemi ,
Hemoraji ,
Enfeksiyon ,
Lösemik infiltrasyonlar ,
Halsizlik,
Yorgunluk,
Çarpıntı,
Deri ve mukozada kanamalar,
Her türlü bakteri, mantar enfeksiyonları,
Solunum bozukluğu,
Hipertrofik dişeti, genellikle enfekte ve kanamalıdır,
Sert ve yumuşak dokuda tümoral oluşumlar,
Akut böbrek yetmezliği

LÖSEMİLER
Lösemide erken teşhis açısından ağız belirtileri önem taşır. Ağız kanamaları ve peteşiler olabilir. Mukozaların solukluğu ile beraber dişeti kanamaları önemli ve ilginç bir bulgudur.
İmmünitenin bozulması ile normal diş çekimi sonrası bile osteomyelitler gelişebilir. Ağız lösemi hastalarında sistemik enfeksiyonların en önemli kaynağıdır.
Radyolojik olarak lamina durada incelme, yer yer kaybolma, alveoler krette kemik kaybı meydana gelebilir. Mandibuler posterior dişlerin apekslerinde kemik dekstrüksiyonu izlenebilir.
LÖSEMİLER
Mutlaka konsültasyon,
Konservatif yaklaşım,
Mutlaka asepsi ve atravmatik çalışma,
Antibiyotik proflaksisi

KORTİKOSTEROİD TEDAVİSİ
Kortikosteroidler, adrenal korteks tarafından salgılanan steriod yapısında hormonlardır.
İlaç olarak, güçlü antienflamatuar ve antiallerjik etkileri nedeniyle günümüzde sık olarak kullanılan ilaçlardır. Ancak yan etkilerinin fazla olması nedeniyle kullanımının son derece dikkatli yapılması gerekir.



KORTİKOSTEROİD TEDAVİSİ
Adrenal süpresyon; örneğin günde 20-30 mg kortizonu 7-10 gün kullanan kişilerde meydana gelebilmektedir. Adrenal bezin normal fonksiyona dönebilmesi ancak ilaç kullanımı sonrası 9-12 ay sonra olabilmektedir.
Halen kortizon kullanan hastalarda,
Diş tedavi stresinin derecesine göre günlük doz arttırılmalıdır. Örneğin 15-30 mg kullananlarda orta dereceli stresin söz konusu olduğu basit cerrahi müdahalelerde 30-40 mg ye , aşırı stresin olduğu komplike cerrahi durumlarda 60 mg ye kadar çıkartılabilir. Bu dozlar postoperatif durumlara göre birkaç gün devam ettirilebilir. Daha sonra doz ilk kullanıldığı miktara kademeli olarak düşürülmelidir.
KORTİKOSTEROİD TEDAVİSİ
Son bir yıl içinde kortizon tedavisi görmüş olan hastalarda; daha önceki, tedavi süresine ve dozuna bağlı kalmak kaydıyla adrenal korteks atrofisi hala mevcut olabilir. Bu sebeple  strese karşı adrenal bezlerin cevabı bozulmuş olacağından diş tedavisi öncesinde hastaların doktoru ile temasa geçerek orantılı olarak tedavi gününde kortizon verilmesi tekrar dereceli olarak indirilmesi gerekir.
KORTİKOSTEROİD TEDAVİSİ
Enfeksiyona eğilim artmıştır. Bakteriyel, viral ve fungal enfeksiyonlar kolayca gelişebilir.
Bu yüzden antibiyotik proflaksisi yapılmasında fayda vardır.
Hepatit
Hepatit B esas itibariyle kan ve kan ürünlerinden bulaşabilmektedir. Ancak ter, salya, vaginal sekresyon ve anne sütü gibi vücut salgılarıyla da bulaşabilmektedir.
Koruyucu tedbirler mutlaka alınmalıdır.

Hepatit
Anamnezinde hepatit geçirmemiş olduğu
halde yüksek risk grubu olan kişiler;
IV ilaç bağımlıları
Diyalize giren hastalar
İmmün yetmezliği olan hastalar
İmmünosüpresif tedavi görenler
Homoseksüeller
Bütün profesyonel sağlık personeli
Hepatitli hastaların eş ve çocukları
Çok sık kan transfüzyonu yapılan hastalar

DİŞ HEKİMLİĞİ KLİNİĞİNDE
ACİL DURUMLAR
Ayrıntılı bir anamnez,
Risk grubu hastaların tesbiti
Hastanın doktoru ile konsültasyon
Acil müdahale durumlarının çok iyi bilinmesi
Gerekli ilaç ve malzemelerin temini
Acil setinde bulunması zorunlu olan ilaç ve ekipmanlar;
Hava yolunu açık tutmak için gerekli ekipmanlar:
Plastik orofarengeal airway
Cerrahi aspiratör
Dil basacağı
Ambu cihazı
Oksijen maskesi
Oksijen tüpü
DİŞ HEKİMLİĞİ KLİNİĞİNDE
ACİL DURUMLAR
2. Vital bulguları gözlemeye yarayan ekipman:
Tansiyon aleti
Steteskop
3. İlaç enjeksiyonu için gerekli ekipman
Derialtı enjeksiyonu için 1 ml lik enjektör
İv enjeksiyon için 5 ml lik enjektör
Lastik turnike
4. Acil müdahalede kullanılacak ilaçlar:
Adrenalin 1ml ampul (1/1000 lik)
Antihistaminik ampul
Diazem
%5 lik dextroz solusyon
Kortikosteroid
Dilaltı nitrogliserin tablet
BİFOSFONATLAR
Kemik rezorbsiyonunu inhibe eden inorganik pirofosfonatların sentetik analoglarıdır. Metabolizmanın doğal sürecinde kemik yapım ve yıkım olaylarında rezorbsiyon aşamasında salınan inorganik pirofosfonatların rolüne bürünen bifosfonatlar, rezorbsiyonu dolayısiyle de kemik “turnover”ını  osteoklast aktivitesini inhibe ederek durdurur. Osteoklastlara bağlanır ve kullanımı bırakıldıktan sonra yıllarca kemikte kalabilir.
En sık yan etkisi mandibula ve maksillada avasküler kemik nekrozudur
Bifosfonat tedavisnin yan etkileri
Kas-iskelet ağrıları
Ateş, soğuk algınlığı belirtilerini içeren akut-faz reaksiyonlar
Renal toksisite ve akut böbrek yetmezliği
Hipokalsemi elektrolit dengesizliği
Üst sindirim yolu hastalıkları
Atrial fibrilasyon
Bifosfonat tedavisnin yan etkileri
Anjiogenik etki; yeni damar oluşumunu inhibe eder. Hem tümör damarlaşmasına karşıdır, hem de yara iyileşmesini doku tamirini geciktirir
Bifosfonata bağlı gelişen osteonekrozlar, sadece maksilla ve mandibula da rastlanmaktadır. Diğer kemiklerde görülmemektedir. Olası sebep çiğneme kuvvetlerinden dolayı maksilla ve mandibula strese maruz kalmaktadır. Bu yüzden fizyolojik mikroçatlaklar oluşur. Üzerlerindeki ince periyost ve mukozanın bütünlüğünün kolaylıkla bozularak m.o. ların bölgeye yerleşmesine imkan sağlamasına bağlı olduğu düşünülmektedir

Bifosfonat tedavisi endikasyonları
Postmenopozal kadınlarda osteoporoz
Prostat ve meme kanserinin kemik metastazında stabilizasyon amacıyla
Multiple myelom hastalarında kemik rezorbsiyon defektlerine karşı
Maligniteye bağlı hiperkalsemi vakalarında
Paget hastalığında
Çocuk osteogenezis imperfekta hastalarında
Bifosfonat içeren ilaçlar
Zoledronik asit (Zometa)
İbandronik asit (İbandronat)
Disodyum pamidronat (Aredia dry powder)
Sodyum koldronat (Bonefos)
Alendronat sodyum (Fosamax)
Bifosfonatlar
Oral yoldan alınan bifosfonatlar;
   Aledronat sodyum (fosamax) gastrointesitinal sistemde emilimi düşüktür. Dolaşıma katılabilen dozun %50 si iskelet sistemi tarafından tutulur. Geri kalan doz böbrekten atılır. Dolaşımdaki yarılanma ömrü kısa olmasına karşın (30 dak-2 saat) iskelet yarılanma ömrü 10 yıldır. Gastrointestinal sistemde intoleransa ve özfagus ülserlerine sebep olabilmektedir
Bifosfonatlar
IV alınan bifosfonatlar;
   Zoledronik asit (zometa), osteoklastik aktiviteyi ve kemik rezorbsiyonunu engeller. Öncelikle malign hastalıkların yarattığı hiperkalsemi tedavisinde, multiple myeloma ve malign tümör metastazlarında standart antineoplastik tedaviyle birlikte kullanımı ve prostat kanserinde birden fazla hormonal terapi sonrasında devam eden hastalık durumundaki endikasyonu tanımlanmıştır. Bu onkolojik endikasyonlar dışında paget hastalığı ve postmenopozal osteoporoz tedavisinde kullanımı onayı vardır.
Etki mekanizmaları
Osteoklastik formasyonunu ve osteoklastların rezorbsiyon aktivitelerini inhibe eder
Osteoklastların hücre ölümünü engeller
Osteoklast maturasyonunu inhibe eder
Osteoklastların rezorbsiyon bölgesine göç etmelerini engeller
Sitokin üretiminin azaltılmasına etkisi vardır
Direkt anti tümör etkinliği
Tümör hücrelerinin yayılmasının ve kemik matrikse adezyon yolu ile invazyonunun engellenmesi ve tümörlerde anti anjiogenik etkisi vardır
Bifosfonata bağlı gelişen osteonekroz kriterleri
Daha önceden veya o anda bifosfonat tedavisi alıyor olmak
8 haftadan fazla maksillofasiyal bölgede aşığa çıkmış nekrotik kemik olması
Çenelerde radyasyon tedavisi hikayesi olmaması
Bifosfonata bağlı gelişen osteonekrozları tedavisi
Hiperbarik oksijen uygulaması
Otolog plateletten zengin plazma (PRP) nekroze kemik sağlam kemiğe kadar eksize edildikte sonra bölgeye konur ve kapatılır
Lazer biostimülasyon uygulamaları
Ozon terapisi
Bifosfonatın kesilmesi veya tedaviye ara verilmesi. Onkolog ve hasta ile konsültasyon yapılıp karar verilmesi gerekir
Bifosfonata bağlı gelişen osteonekrozların oluşumunda risk faktörleri
İlaca bağlı faktörler: ilacın iv ve uzun süreli kullanımı ile kullanılan bifosfonatın etki gücünün artması riski arttırır
Mandibula, maksillaya göre daha çok etkilenir
İnce mukoza alanları, ağız enfeksiyonları ve periodontal sorunlar riski arttırır
Yaş, cinsiyet ve ırksal özellikler gibi demografik ve diyabet, obesite, diyalize giren hastalar ve sigara gibi sistemik faktörler riski etkiler
Tedaviye başlamadan önce koruyucu diş tedavisi riski azaltır
Lokal faktörler; diş çekimi, çene kemiklerine cerrahi işlem uygulaması, kötü uyumlu proteze bağlı travma, çene kemiklerinin geçmişte travmaya maruz kalması, dental enfeksiyon varlığı, oral hijyenin kötü olması
Bifosfonata bağlı gelişen osteonekrozun ayırıcı tanısı
Enfeksiyöz osteomyelit
Ginigivitis, periodontitis, mukozitis
Peiodontal hastalık
Sinüzit
TME hastalığı
Periapikal patoloji
Osteonekroz
Kemik tümörü metastazı
Bifosfonata bağlı gelişen osteonekrozlarda evrelendirme ve tedavi prensipleri
Risk grubu: Bifosfonat tedavisi gören, semptomsuz ekspoze nekrotik kemik görülmeyen hastalar. Tedaviye gerek yok hasta bilgilendirilir.

Evre 0: Kemik açığa çıkmıştır. Nedensiz, mandibulada, dental bölgelerde, TME de ve sinüs bölgesine yayılan ağrı vardır. Periodontal hastalıkla açıklanamayan diş kayıpları, periapikal ve periodontal fistül bulunabilir. Radyografide periodontal hastalığa bağlı olmayan alveoler kemik kaybı, çekim soketlerinde remodele olmamış kemik, lamina dura da kalınlaşma, periodontal aralıkta kalınlaşma ve alveoler kanalda daralma vardır. Bu nonspesifik bulgular, evre I, II, III ve ekspoze görünmeyen hastalarda da bulunabilir. Konservatif tedaviler tercih edilir. Kronik ağrı varsa enfeksiyonu kontrol etmek için sistemik olarak analjezik ve antibiyotikler  verilebilir

Bifosfonata bağlı gelişen osteonekrozlarda evrelendirme ve tedavi prensipleri
Evre I: asemptomatik ekspoze ve nekrotik kemik mevcudiyeti olup enfeksiyon belirtisi yoktur. klorheksidinli antimikrobiyal gargara yararlı olur. Cerrahi tedavi endike değildir
Evre II: ağrılı ekspoze nekrotik kemik ve enfeksiyon vardır. Antibiyotik tedavisi ile birlikte oral mikrobiyal gargaralar da kullanılır. Mikrobiyal kültür yapılması ve hedefli antibiyotik verilmesi uygundur
Bifosfonata bağlı gelişen osteonekrozlarda evrelendirme ve tedavi prensipleri
Evre III: ağrılı ekspoze nekrotik kemik ve enfeksiyon vardır. Nekrotik kemik alveolü içine alır.
Mandibula alt sınırı ve ramus, maksiller sinüs ve zigomayı da kapsar.
Patolojik kırık, ekstraoral fistül, oroantral veya oronazal açıklık, mandibula alt sınırı yada sinüs tabanına uzanan osteoliz görünebilir.
Akut enfeksiyonu çözmek için antibiyotik baskısı altında rezeksiyonu da içeren cerrahi debridman uygulaması önerilir.
Hastalığın evresine göre sekestr çıkartılmalıdır.
Nekrotik sürecin ilerlemeyeceği öngörülen durumlarda, açığa çıkan kemik içindeki semptomatik dişlerin çekimi gerçekleşebilir. 6-12 ay ilacın kesilmesi spontan sekestrasyon yada debridmanı takiben olayın hızla çözülmesine neden olur. Yarar-zarar oranı için onkologla konsültasyon yapılır.

İNSAN İMMÜN YETMEZLİK VİRÜSÜ
(HUMAN IMMUNODEFICIENCY VIRUS) ENFEKSİYONU VE AĞIZ BULGULARI
Kazanılmış immun yetmezlik sendromu (acquired immunodefirncy syndrome (AIDS) insan immun yetmezlik virüsü ile enfeksiyon sonucu ortaya çıkan hastalığın klinik spektrumunun en şiddetli durumudur.  Be sendrom HIV’ın neden olduğu ilerleyen immünosüpresyon neticesinde tehlikeli fırsatçı enfeksiyonlar, neoplazmlar veya hayatı tehdit edici diğer rahatsızlıklar gelişmesi olarak tanımlanmıştır.
AIDS
İki farklı virüs populasyonu sorumludur:
Bunlardan HIV Tip 1,
orta afrika ve dünyanın diğer bölgelerinden sorumlu iken,
HIV Tip 2 virüs grubu batı afrikadaki AIDS’ten sorumludur. 
Enfeksiyon şekli
HIV cinsel ilişkiyle mukozal membranlardan
Virüsle kontamine olmuş kan ve kan ürünleriyle hematojen yoldan
Anneden fetusa yada yeni doğana geçmektedir.
Enfeksiyonun Patogenezi
  Esas proses ilerlemiş HIV enfeksiyonun karakteristiği olan ciddi immunosüpresyona neden olan CD4T lenfonsitlerin fonksiyon anomalileri ve sayısal olarak azalmasıdır.
Genel bulgular
Ateş
Terleme
Keyifsizlik
Kas ağrısı
İştahsızlık
Bulantı
Diyare
Noneksudatif faranjit
Genel bulgular
Gastro intestinal sistem hastalıkları
Akciğer hastalıkları
Santral sisteme ait deformasyonlar
Kaposi sarkomu
Non-hodgkin lenfoma
Ağız bulguları
Fungal enfeksiyonlar
Viral enfeksiyonlar
Bakteriyel enfeksiyonlar
Neoplazmlar
Nörolojik bozukluklar
İdiopatik bulgular (RAS)


f
Share
t
Tweet
g+
Share
?
dentist
12:29

There are no comments for "ANAFLAKSİ"

Yorum Gönder

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa
Kaydol: Kayıt Yorumları (Atom)
Find Us :

Populer

  • STABİLİZASYON VE TUTUCULUK
    Karşıt Ark Stabilizasyonu Mezial ve Distal Ark Stabilizasyonu RPI Kroşe Sistemi Karşıt Ark Stabilizasyonu Kennedy sınıf II ...
  • BÖLÜMLÜ PROTEZLER İÇİN ŞAHSİ KAŞIK HAZIRLANMASI ve MODEL ELDE EDİLMES
    Kullanım amaçları bakımından modeller:  Tanı modeli Gnatostatik modeller İmplant modeller Ortodontik modeller Okluzyon modell...
  • SİMANTASYON
    Simantasyon, prepare edilmiş destek dişlere uygulanan, diş ve restorasyon arasındaki aralığı kapatarak, restorasyonların   dental yap...
  • HAREKETLİ BÖLÜMLÜ PROTEZLERDE PLANLAMA
    Kennedy Sınıf I Kennedy Sınıf II Kennedy Sınıf III Kennedy Sınıf IV Kennedy Sınıf I
  • GÜTTA PERKA İLE KANAL DOLGU YÖNTEMLERİ
    Basit tek kon tekniği Lateral kondensasyon yöntemi a)Soğuk lateral kondensasyon      b)Sıcak lateral kondensasyon Vertikal ko...
  • KLASİK BÖLÜMLÜ PROTEZLERİN YAPIMI
    Planlaması Kaide Plağı ve Şablon Hazırlanması Bükme Kroşelerin Hazırlanması Kroşe Telleri Kroşe Pensleri Kroşelerin Bü...
  • İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI
    Farmakodinami   Ilaçların biyokimyasal ve fizyolojik etkilerinin ve etki mekanizmalarının çalışılması Ilacın vücuda etkisini araş...
  • OKLUZYONUN TEMELLERİ
    Hastanın restoratif dental tedavileri esnasında sıklıkla okluzyon dikkate alınmayabilir. Oysa bir döküm yada seramik restorasyonun ağızd...
  • Adeziv Sistemler ve Diş Sert Dokularına Bağlanma
    Adeziv Sistemler ve Diş Sert Dokularına Bağlanma Son yıllarda adeziv teknolojide önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Bunun bir sonucu ...
  • Madderler bilgisi
    Dişhekimliğinde en fazla Kullanılan Materyaller




Label

  • Adeziv Sistemler
  • AKUT İLAÇ
  • Amalgam restorasyonlarda korozyon
  • ANAFLAKSİ
  • ANTİBİYOTİK KULLANIMINDA
  • ANTİBİYOTİKLER
  • ANTİSEPTİKLER VE DEZENFEKTANLAR
  • Farmakodinami
  • FARMASÖTİK
  • GÜTTA PERKA
  • HAREKETLİ BÖLÜMLÜ PROTEZLERDE PLANLAMA
  • İLAÇLARIN ABSORBSİYONU
  • İLAÇLARIN ETKİ MEKANİZMALARI
  • İlaçların Etkileri
  • İMPLANT ve ORTODONTİ
  • İNTOKSİKASYON TEDAVİSİ
  • KLASİK BÖLÜMLÜ PROTEZLERİN YAPIMI
  • Madderler bilgisi
  • ODONTOJENİK ENFEKSİYON
  • OKLUZYONUN TEMELLERİ
  • REÇETE YAZMA
  • Rezin modifiye cam iyonomer adeziv
  • Self-etch adeziv sistemler
  • SİMANTASYON
  • STABİLİZASYON VE TUTUCULUK
  • Sterilizasyon ve Dezenfeksiyon
  • Total-etch adeziv
  • Yara İyileşmesinin Fizyolojisi

Arşiv

  • ►  2015 (10)
    • ►  Ocak (10)
  • ▼  2014 (15)
    • ▼  Ekim (15)
      • OKLUZYONUN TEMELLERİ
      • SİMANTASYON
      • İLAÇLARIN FARMASÖTİK ŞEKİLLERİ
      • İLAÇLARIN ABSORBSİYONU VE VERİLİŞ YOLLAR
      • REÇETE YAZMA
      • ANAFLAKSİ
      • ANTİBİYOTİK KULLANIMINDA GENEL PRENSİPLER
      • ODONTOJENİK ENFEKSİYONLARIN BAKTERİYOLOJİSİ
      • Yara İyileşmesinin Fizyolojisi
      • Farmakodinami
      • AKUT İLAÇ İNTOKSİKASYON TEDAVİSİNDE TEMEL İLKELER
      • ANTİSEPTİKLER VE DEZENFEKTANLAR
      • ANTİBİYOTİKLER II
      • ANTİBİYOTİKLER-I
      • Adeziv Sistemler ve Diş Sert Dokularına Bağlanma
  • Home
  • About
  • Sitemap
  • Contact
  • Forum
MENU
Copyright 2013 Dental bilgiler, diş hekimliği makaleleri ve sunumları . - All Rights Reserved
Template by Mas Sugeng Published By Kaizen Template - Support KaizenThemes - Powered by Blogger