ANTİBİYOTİK KULLANIMINDA GENEL PRENSİPLER
Antibiyotikler tedavide en çok
kullanılan ve kullanımında en çok hata yapılan bir ilaç grubudur. İnsan
vücudunun her organında enfeksiyon gelişebileceğinden her daldaki hekimin
antibiyotik kullanımını iyi bilmesi gerekir. Antibiyotiklere direnç gelişimi ve
tedaviye yeni antibiyotiklerin girmesi gibi nedenlerle de bilgilerin devamlı
yenilenmesi zorunludur.
Antibiyotik
kullanımında dikkat edilmesi gereken kuralları şöyle sıralayabiliriz.
1. Antibiyotik kullanma
gerekliliğinin saptanması
Hastanın bir bakteriyel
enfeksiyonu olmalıdır ya da profilaktik antibiyotik kullanımının gerekli olduğu
bir durum olmalıdır ( cerrahi profilaksi, romatizmal ateş profilaksisi, kalp
kapak hastasında invazif girişimler öncesi profilaksi gibi). Bakteriyel
enfeksiyon olduğunu kanıtlayabilmek için mikroorganizmanın kültürde üretilmesi,
değişik boyama yöntemleri ile bakterinin mikroskopik inceleme ile gösterilmesi,
antijen ve antikor saptayan serolojik testler kullanılabilir. Klinik bulgular
bazı bakteriyel enfeksiyonlar için tipik olmakla birlikte güvenilir değildir.
Aynı klinik bulguları başka
mikroorganizma enfeksiyonları veya enfeksiyon dışındaki hastalıklar da
verebilir.
Antibiyotiklerin etken izole
edilip, duyarlılık testine göre ya da diğer laboratuvar testleri ile
kanıtlanarak kullanılmasına kanıtlanmış bakteriyel enfeksiyon tedavisi
denir.Ampirik antibiyotik tedavisi
ise olası enfeksiyon etkenleri ve duyarlılık durumuna göre verilen tedavidir.
Ampirik tedavi toplum kökenli ciddi enfeksiyonlar ( menenjit, sepsis),
nozokomiyal ve nötropenik hastadaki enfeksiyonlarda erken antibiyotik
verilmesinin yaşamsal önemi nedeniyle yapılmalıdır.Rutin kültür alınması,
invazif girişim gerektirdiğinden önerilmeyen ve olası etkenleri bilinen
enfeksiyonlarda( akut otit, akut sinüzit, beyin apsesi, osteomyelit) da ampirik
tedavi tercih edilir.
2. Uygun antibiyotiğin
seçilmesi
Bu aşamada mikroorganizma, hasta ve antibiyotikle ilgili
faktörler gözden geçirilmelidir.
Mikroorganizma ile ilgili faktörler.
Hastalık etkeni nedir? İlk
yanıtlanması gereken soru budur. Etkenin belirlenmesi için çeşitli yöntemler
vardır. Gram boyası bunların en basiti olup, halen enfeksiyon tanısında altın
standarttır. Örneğin pnömonide balgamın Gram boyasında PNL ve gram pozitif
diplokokların görülmesi, pnömokoksik pnömoni tanısı için çok değerlidir. Akut
bakteriyel menenjitte BOS un Gram boya ile incelenmesi yine etkenin erken
tanımlanması açısından yararlıdır. Dışkıda
PNL bulunması invazif bir ishal etkenini düşündürür. PNL yoksa toksik
veya viral bir gastroenterit olabilir.
Etkeni belirlemede esas
yöntem kültürdür. Antibiyotik başlamadan önce mutlaka yapılmalıdır. Kültür ve
başka bir laboratuvar incelemesi yapma olanağı yok ise o zaman genel
bilgilerden yararlanılır. Erişkin akut bakteriyel menenjitli bir hastada olası
etkenlere ( meningokok, pnömokok) yönelik tedavinin başlanması örnek olarak verilebilir.
Mikroorganizma ile ilgili
değerlendirilmesi gereken diğer faktörler virulansı ve nozokomiyal ya da toplum
kökenli bir mikroorganizma oluşudur. Çünkü nozokomiyal patojenler
antibiyotiklere daha dirençlidir.
Etken bakterinin antibiyotik
duyarlılık durumu nedir? Yanıtlanacak ikinci sorudur.
Etken izole edilmişse antibiyotik duyarlılık testi yapılarak
uygun antibiyotik belirlenebilir.Bu amaçla aşağıdaki yöntemler kullanılır.
Disk difüzyon yöntemi; hızlı üreyen aerob ve
fakültatif anaerob bakteriler için önerilen, kolay, pratik, standartlara uygun
yapılırsa halen tüm dünyada rutin
laboratuvarlar için seçilen bir testtir.Antibiyotiğin inhibisyon etkisini ölçen
kalitatif bir testtir.
Minimal inhibitör konsantrasyon ( MIC ) ölçümü, Özel
durumlarda (yeni antibiyotiklerin etkinlik araştırması, penisiline dirençli
pnömokokların belirlenmesi gibi) yapılır Bu test te inhibisyonu ölçer, ancak
kantitatif bir testtir.
Minimal bakterisidal konsantrasyon (MBC) ise kantitatif ve bakterisidal etkiyi
saptayan bir testtir. Rutinde kullanılmaz. Ancak nötropenik hasta gibi özel konakta, menenjit
ve endokarditte tedavi başarısızlığında yapılması gerekebilir.
Antibiyotik duyarlılık testi
yapılamıyorsa etkenin veya olası etkenin duyarlılık durumuna göre antibiyotik
başlanabilir. Bu durumda genel bilgilerden, ülkemizde yapılan çalışmalardan ve
hastane enfeksiyonları için hastanede saptanan mikroorganizmaların duyarlılık
durumunu içeren yerel verilerden yararlanılabilir.
Hasta ile ilgili
faktörler
Yaş Böbrek fonksiyonları yaşla ilgili farklılıklar
gösterir. Atılımı böbrekten olan antibiyotiklerin serumdaki yarı ömürleri
yenidoğanlarda daha fazladır. Çünkü böbrek fonksiyonları yetersizdir. İlacın
dozu buna göre ayarlanmalıdır.
Yaşlılarda
böbrek fonksiyonları dahil fizyolojik olaylarda gerileme vardır. BUN ve
kreatinin değerleri normal olsa bile kreatinin klirensi düşüktür.
Antibiyotiklere bağlı böbrek toksisitesi ( aminoglikozid toksisitesi gibi) bu
nedenle daha sık görülür.Yaşlılarda
izoniazid hepatotoksisitesi daha sıktır. Hipersensitivite reaksiyonları
da daha sık görülür.
Yeni doğanda hepatik
fonksiyonlar yetersizdir. Glukronil transferaz enziminin yetersizliği nedeni
ile kloramfenikol kullanılması halinde Gray sendromu adı verilen şok ve
kardiyovasküler kollapsla seyreden bir tablo gelişebilir. Yeni doğanda
sulfonamid ve seftriakson kullanılması kern ikterus tablosuna yol açar. Çünkü
bu antibiyotikler proteine bağlanmakta bilirubinle yarışır. Sonuçta bağlanmamış
bilirubin düzeyi artar.
Tetrasiklinler gelişmekte
olan kemik ve diş dokusunda biriktiği için 8 yaşından küçük çocuklarda
kullanılmamalıdır. Kinolonlar kıkırdak toksisitesi ve artropati riski nedeniyle
16 yaşından küçüklerde önemli bir endikasyon olmadıkça kullanılmamalıdır.
Çocuklarda mide asiditesi
düşüktür. Bu nedenle 3 yaşından küçük
çocuklarda ve aklorhidrik hastalarda antibiyotik absorbsionu artar.
Genetik ve
metabolik bozukluklar
Glikoz 6
fosfat dehidrogenaz ( G6PD) eksikliği olanlarda sülfonamidler ve kloramfenikol
hemolize yol açar. Bazı hemoglobinopatilerde de sülfonamid kullanımı hemoliz
riski nedeniyle sakıncalıdır.
Diyabetli
hastalarda antibiyotiklerin IM absorbsiyonu
azalabilir.İdrarda yalancı şeker pozitıfliği görülebilir.
Gebelik ve laktasyon
Gebelikte
penisilinler ( tikarsilin dışında ), sefalosporinler ve makrolidler
kullanılabilecek
antibiyotiklerdir.
Tetrasiklinler teratojen etkisi yanı sıra gebede karaciğer nekrozu, böbrek
yetmezliği ve pankreatitle
seyreden ağır bir tabloya yol açabildiğinden kontrendikedir.
Emziren anneden çocuğa
geçen antibiyotik yan etkilere yol açabilir. Bu durum özellikle
yenidoğanda sakıncalı
antibiyotiklerin kullanımı ve bebeğin prematüre olması halinde
çok önemlidir.
İmmünsüpresyon
İmmün
süpresyonun durumuna göre olası etkenler farklıdır. Normal konakta hastalık
oluşturmayan mikroorganizmalar etken olabilir. İmmün süpresif hastada ilaç
toksisitesi daha çok görülür. Antibiyotikleri daha yüksek dozda, parenteral
yoldan ve uzun süre vermek gerekebilir.
Aşırı duyarlılık
Kullanılacak
antibiyotikle ilgili daha önce bir allerjik reaksiyon olup olmadığı
sorgulanmalı ve seçim buna göre yapılmalıdır.
Karaciğer ve böbrek fonksiyonları
Antibiyotiklerin
başlıca atılım yolları böbrek ve karaciğerdir. Antibiyotik kulllanılan
hastada ilacın atılım yolları dikkate alınarak ,
hastanın karaciğer ve böbrek fonksiyonları
araştırıldıktan sonra antibiyotik
seçilmeli ve hasta toksisite açısından yakından
izlenmelidir. Karaciğerde metabolize olan
ilaçlar ( eritromisin, klindamisin,doksisiklin,
nafsilin, seftriakson) böbrek
yetmezliğinde doz ayarlamadan kullanılabilir. Bazı
antibiyotikler böbrek yetmezliğinde
kreatinin klirensine göre dozları ayarlanarak
kullanılabilir ( penisilinler,
sefalosporinler, aminoglikozidler, glikopeptidler).Bazıları ise
kontrendikedir( tetrasiklin ).Karaciğer
patolojisi olan hastalarda makrolidler, klindamisin,
kloramfenikol, doksisiklin dikkatle
kullanılmalıdır.
Antibiyotikle
ilgili faktörler
Antibiyotik seçiminde ilk dikkat edilecek konu seçilen antibiyotiğin
kanıtlanmış veya olası bakteri için invitro etkin olmasıdır. Diğer bir konu ise
klinik çalışmalarda seçilen
antibiyotiğin bu enfeksiyon için etkinliği kanıtlanmış olmalıdır. Antibiyotiğin
farmakokinetik özellikleri iyi bilinmelidir.
Farmaokinetik ilacın absorbsiyonu, vücut kompartmanlarına dağılımı ve eliminasyonunu
içerir. Kısaca invitro ideal koşullarda test ettiğimiz antibiyotiğin invivo
koşullarda ne derece etkin olabileceğini tahmin etmemiz için farmakokinetik
özelliklerini dikkate almamız gerekir.Diğer önemli bir konu ise
antibiyotiklerin farmakodinamik
özellikleridir. Etki mekanizması ve toksisite konularını içerir.
Antibiyotiklerin bazıları bakteriyostatiktir,
başka bir deyişle bakterinin çoğalmasını inhibe ederler ( klindamisin,
kloramfenikol gibi). Bazıları ise bakterisidaldir.
Bakterileri öldürürler. Bakterisidal etki antibiyotiklerde farklı özellikler
gösterir. Konsantrasyona bağlı
bakterisidal etki gösteren
antibiyotiklerin dozları arttırılınca bakterisidal etkileri artar.
Aminoglikozidler ve kinolonlar bu özellikleri nedeniyle günde tek doz kullanılabilirler.
Süreye bağlı bakterisidal etki
gösteren antibiyotiklerde, MBC üzerindeki düzeyin sürdürülmesi bakterisidal
etki için gereklidir. Dozu arttırmanın bir yararı yoktur. Betalaktam
antibiyotikler ve glikopeptidler böyledir.Postantibiyotik
etki ( PAE) ilaç düzeyi MBC altına düştükten sonra da bir süre etkinliğin
korunmasıdır. Kinolon ve aminoglikozidler 1-6 saat süre PAE etki
gösterebilirler.İlaç konsantrasyonu arttıkça PAE artar. Karbapenemler de gram negatif bakterilere 2 saat süre PAE
göstermektedir.Antibakteriyel ilaçlar mikroorganizma miktarının az olduğu erken
dönemlerde daha etkilidir.Betalaktam ilaçlar bakterilerin hızlı üreme evresinde
daha etkilidir.Oysa kinolonlar stasyoner evrede de etkilidir.
Antibiyotik yan etkileri çok
farklı organlarda görülebilir ( böbrek, karaciğer, kemik iliği, santral sinir
sistemi gastrointestinal sistem) Bazı antibiyotiklerin birlikte kullanılan
ilaçlarla etkileşerek toksisiteleri artar ve emilimleri bozulabilir.
Antibiyotiklere direnç sorunu
Direnç bir bakterinin antimikrobiyal ilacın öldürme
veya üremeyi durdurucu etkisine karşı koyabilme yeteneğidir.Bakteriler
antibiyotiklere doğal dirençli olabilirler ya da kazanılmış direnç gelişebilir.
Bakterilerin antibiyotiklere direnç geliştirme
mekanizmaları
Hedef Değişikliği
Bu mekanizma ile
ilacın bağlandığı reseptör veya bağlanma bölgesinde değişiklikler sonucu direnç
gelişmektedir.Hedef değişikliği , beta laktamlar ( Penisilin bağlayan
proteinler (PBP) de değişiklik sonucu ilaca afinite azalması S. aureus, S. pneumoniae, N. meningitidis,
E. faecium da penisilin direnci
görülebilir.), kinolon, glikopeptid, makrolid, tetrasiklin ve rifampisine
direnç gelişmesinde önemlidir.
Enzimatik inaktivasyon
Başta beta laktam
ilaçları inaktive eden beta laktamazlar pek çok gram pozitif ve gram negatif
bakterilerde direnç gelişiminde önemli rol oynar. Aminoglikozidleri inaktive
eden asetilaz, adenilaz ve fosforilaz enzimleri, kloramfenikolü inaktive eden
asetil transferaz ve eritromisini inaktive eden esteraz enzimleri de enzimatik
dirençte önemli rol oynar.
Bakteriyel membran değişiklikleri
İç ve dış membran
permeabilitesindeki değişikliklere bağlı olarak ya ilacın hücre içine
alımındaki azalmadan ya da ilacın hızla dışarı atılmasını sağlayan aktif pompa
sistemlerinden kaynaklanan dirençtir.Gram negatif bakterilerin dış
membranlarındaki porin kanallarındaki değişiklikler özellikle P. aeruginosa nın beta laktam ilaçlara
direnç kazanmasında önemli bir mekanizmadır. Dış zar geçirgenliğinin azalması
kinolon ve aminoglikozid direncinde de önemlidir.İç membran ya da sitoplazmik
membran geçirgenliğinin azalması aminoglikozidlere direç gelişmesinde önemli
bir mekanizmadır.Aktif pompa sisteminden kaynaklanan direnç tetrasiklinler,
kinolonlar,makrolidler, kloramfenikol ve beta laktamlara dirençte etkilidir ve
pek çok bakteride bulunur.
Antibiyotiklerin
uygunsuz ve gelişigüzel kullanımı ile gerek toplum kökenli gerekse de hastane
kökenli enfeksiyonların tedavisinde önemli sorunlar yaşanmaktadır.
Gelişigüzel antibiyotik kullanımının sakıncaları:
·
Direnç
gelişimi
·
Toksik ve
allerjik etkiler
·
Hastalık
tanısının maskelenmesi
·
Yüksek
maliyet
·
Sonuç
alınmada gecikme. Hekime ve ilaca güvensizlik
·
Süper
enfeksiyon ( Dirençli bakterilere bağlı yeni enfeksiyon gelişimi)
Antibiyotik tedavisinde başarısızlık.
Bu sonuca ulaşmak
için hastada klinik düzelme görülmemesi veya hastanın klinik olarak kötüleşmesi
gerekir. Bu durumda aşağıdaki durumlar düşünülmelidir.
·
Hastalık
tanısı doğru değildir. ( Hastanın bakteriyel enfeksiyonu yoktur, ya da
enfeksiyon dışında bir hastalığı vardır.)
·
Mikroorganizma
doğru tanımlanmamıştır.
·
Polimikrobiyal
( aerob- anaerob) enfeksiyon vardır.
·
Bakteri
tedavi sırasında direnç geliştirmiştir.
·
Süper
enfeksiyon gelişmiştir.
·
Antibiyotik
enfeksiyon yerine ulaşamamaktadır.
·
Yetersiz doz,
yetersiz süre veya uygun olmayan veriliş yolu kullanılmıştır.
Antibiyotik kombinasyonları
Birden fazla
antibiyotiğin birlikte kullanılmasıdır. Antibiyotik kombinasyonları; aditif
( İlaçların
etkisi tek başına kullanıldıklarında elde edilen etkilerinin toplamı
kadardır.), sinerjik (İlaçların
toplam etki üzerinde bir antibakteriyel etkinlik göstermesidir) antagonistik( İlaçların toplamlarından
daha düşük bir etkinlik göstermesidir) etki
ile sonuçlanabilir.İdeali sinerjik etki sağlamak ve antagonistik etkiden
kaçınmaktır. İmmün sistemi normal
konakta birçok enfeksiyon tek bir antibiyotikle tedavi edilebilir. Antibiyotik
kombinasyonları ancak gerekli olduğu durumlarda yapılmalıdır. Bu durumlar
aşağıda belirtilmiştir.
·
Sinerjik etki
sağlamak
Klinik olarak sinerjik etkisi kanıtlanmış kombinasyonlar
kullanılmalıdır. Beta laktam ve aminoglikozid kombinasyonları, beta laktam ve
beta laktamaz inhibitörü kombinasyonları, trimetoprim ve sulfametoksazol
kombinasyonları sinerjik kombinasyonlardır.
·
Ciddi enfeksiyonların
başlangıç tedavisi olarak daha geniş bir spektrum elde etmek
·
Direnç
gelişimini önlemek
Tüberküloz ilaçları direnç gelişimini
önlemek ve sinerjik etkileri nedeni ile kombine
kullanılır.
·
İlaçları daha
düşük dozda kombine ederek toksisiteyi azaltmak
Cryptococcus
neoformans menenjitinde amfoterisin B ve
5-flusitozinin düşük dozlarda
kombinasyonu klinik olarak etkinliği
kanıtlanmış bir uygulamadır.
·
Polimikrobiyal
enfeksiyonların tedavisi
Aspirasyon pnömonisi, akciğer ve beyin apseleri, abdominal
enfeksiyonlar ve diyabetik ayak enfeksiyonları aerob ve anaerob bakterilerin
etken olduğu enfeksiyonlardır. Tek bir antibiyotikle bu spektrum kavranamazsa
aerob-anaerob etkili iki ilaç kombine edilir.
Antibiyotik kombinasyonları yaparken antagonistik etkiden
kaçınılmalıdır.Penisilin tetrasiklin kombinasyonu antagonistiktir. Eritromisin,
kloramfenikol, linkomisin ve klindamisin kendi aralarında antagonistiktir.
Penisilin ve kloramfenikol kombinasyonu invitro antagonistik iken invivo,örneğin
menenjit tedavisinde yüksek dozlarda bu
etki görülmez.
ANTİBİYOTİKLERİN KLİNİK KULLANIMLARI
Bu başlık altında klinik kullanımda olan bazı
antibiyotiklerin etki spektrumları, seçildiği enfeksiyon hastalıkları, önemli
yan etkileri ve mikroorganizmaların bu
antibiyotiklere geliştirdikleri direnç şekilleri ele alınacaktır.
BETA LAKTAM ANTİBİYOTİKLER
Beta laktam
antibiyotiklerin hepsi 4 üyeli β- laktam
halkasına sahiptir. Bakterilerin hücre duvarı sentezini inhibe ederek etki
ederler. Bu grupta penisilinler, sefalosporinler, karbapenemler ve
monobaktamlar yer almaktadır.
PENİSİLİNLER
Penisilin grubu aşağıdaki başlıklar altında
ele alınacaktır.
Doğal
penisilinler
Penisilin G
Penisilin V
Penisilinaza
dirençli penisilinler (oksasilin, dikloksasilin, nafsilin, metisilin)
Aminopenisilinler
(
ampisilin, amoksilin)
Karboksi penisilinler
Karbenisilin
Tikarsilin
Geniş spektrumlu penisilinler
Azlosilin
Mezlosilin
Piperasilin
Beta laktam-betalaktamaz inhibitörü kombinasyonları
(Ampisilin-sulbaktam, amoksisilin- klavulanik
asit, tikarsilin-klavulanik asit, piperasilin-tazobaktam)
Doğal penisilinler
Etki
spektrumu
Gram pozitif koklar
A
grubu streptokoklar,viridans streptokoklar,
Streptococcus pneumoniae (dirençli suşlar
coğrafi farklılıklar gösterir)
Gram negatif koklar
Neisseria meningitidis
Gram pozitif aerob basiller
Pasteurella multocida, Bacillus anthracis
Gram pozitif anaerob bakteriler
Clostridium, Fusobacterium, Actinomyces
türleri
Spiroketler
Treponema pallidum, Borrelia türleri
Leptospira türleri, Listeria monocytogenes
Klinik
kullanımı
Streptokokların neden olduğu farenjit, erizipel, pnömoni, sepsis,
menenjit, endokardit, kemik ve yumuşak doku
enfeksiyonları
Meningokoksik menenjit, tetanoz, gazlı gangren, aktinomikoz, şarbon, leptospiroz, Listeria enfeksiyonları, sifiliz
Klinik sunumu
Penisilin G, parenteral, IV yolla, 4-6
saatte bir uygulanır.
Prokain penisilin G , sadece IM olarak
kullanılır.
Penisilin V, mide asidinden
etkilenmeyen tek penisilin olup oral yoldan
kullanılır.Streptokoksik farenjitte ve ağır olmayan infeksiyonlarda
verilebilir.Farenjitte 10
günden az kullanımı etkili değildir.
Benzatin penisilin G , IM yoldan 3 haftada bir uygulanan bir depo
penisilindir.
Streptokokal farenjit , romatizmal ateş profilaksisi ve sifilizde
kullanılır.
Penisilinaza
dirençli penisilinler
Etki
spektrumu
Metisiline duyarlı stafilokoklar (MSS)
Doğal penisilinlerin etki spektrumu
Klinik
kullanımı
MSS
un etken olduğu veya şüphelenildiği enfeksiyonlar (endokardit, sepsis,
osteomyelit,
yumuşak doku infeksiyonları ,menenjit vs)
Aminopenisilinler
Ampisilin, amoksisilin
Etki spektrumu
Enterokoklar,
Haemophilus influenzae (beta laktamaz yapmayan)
Moraxella catarrhalis (beta laktamaz
yapmayan)
Salmonella typhi, Shigella türleri (duyarlılığı coğrafi farklılık
gösterir) E. coli ve Proteus türleri
Doğal
penisilinlerin etki spektrumu
Klinik kullanımı
Akut
otitis media, akut sinüzit, kronik bronşit
alevlenmesi (beta laktamaz yapan suşlar ve
penisiline dirençli pnömokoklar etkense uygun değil), enterokok
enfeksiyonları ve özellikle
gebelerin üriner infeksiyonlarında kullanılabilir.
Karboksi penisilinler ve
üreidopenisilinler
Karbenisllin,tikarsilin(karboksi
penisilinler)
Azlosilin,mezlosilin,piperasilin(üreidopenisilinler)
Geçmişte pek çok gram negatif çomağa ve Pseudomonas türlerine etkin olan bu
ajanlar hastanelerde gelişen yaygın direnç nedeni ile duyarlı olduğu kanıtlanmadıkça
ampirik olarak önerilemez
Betalaktam ve betalaktamaz inhibitörü kombinasyonları
Ampisilin
sulbaktam , amoksisilin klavulanik asit
Etki spektrumu
Metisiline duyarlı stafilokoklar
H.influenzae
M.catarrhalis
Streptokok ve enterokok türleri
E. coli, Klebsiella ve Proteus türleri
Neisseria türleri ( N. gonorrhoea dahil)
Anaeroblar ( Bacteroides
fragilis dahil)
Aminopenisilinlerin etki
spektrumu
Klinik kullanımı
Otitis media ,sinüzit, kronik bronşit alevlenmesi , insan ve hayvan
ısırmaları, yumuşak doku
enfeksiyonları(diyabetik ayak enfeksiyonları), osteomyelit, septik
artrit, abdominal ve
pelvik enfeksiyonlar (hafif, hastane dışında gelişen), üriner
infeksiyonlar (duyarlı suşlara)ve
gonorede kullanılabilir.
Klinik
sunumu
Her
iki kombinasyonun da oral ve parenteral formları bulunmaktadır.
Tikarsilin
klavulanik asit
Etki
spektrumu
Beta
laktamaz yapan S. aureus, gram
negatif çomaklar,bazı Pseudomonas
aeruginosa
türleri, anaeroblar (Bacteroides türleri dahil), amino penisilinlerin etki spektrumu
Klinik kullanımı
Polimikrobiyal infeksiyonlar
İntraabdominal ve pelvik infeksiyonlar,polimikrobial yumuşak doku infeksiyonları
Piperasilin
– tazobaktam
Etki spektrumu
Tikarsilin klavulanik aside benzer,ancak etkinliği daha fazla olup, karbapenemlerle
karşılaştırılabilir
Klinik kullanımı
İntraabdominal ve pelvik infeksiyonlar,ciddi
yumuşak doku infeksiyonları, baş
boyun
enfeksiyonları , nozokomiyal enfeksiyonlar ve
başka polimikrobiyal enfeksiyonlardır.
Penisilinlerin yan etkileri
·
Aşırı duyarlılık ( basit deri reaksiyonu, anafilaksi)
·
Diğer beta laktam ilaçlarla
çarpraz aşırı duyarlılık görülebilir.
·
Nötropeni, trombositopeni
·
Renal toksisite
·
Transaminaz yüksekliği
·
Gastrointestinal yan
etkiler ( bulantı, kusma,
pseudomembranöz enterokolit)
·
Nörotoksisite ( Yüksek doz
penisilin G ile konvülzüyon )
SEFALOSPORİNLER
Etki spektrumları
farklı birinci, ikinci , üçüncü ve
dördüncü kuşak sefalosporinler klinik kullanımdadır.
Birinci kuşak sefalosporinler ( Sefazolin)
Etki spektrumu
Streptokoklar, metisiline duyarlı stafilokoklar, E. coli ve Klebsiella türleri
Klinik kullanımı
Metisiline duyarlı stafilokok
enfeksiyonları ve streptokokal
enfeksiyonlarda ( deri ve yumuşak doku enfeksiyonları , endokardit, septik
artrit, osteomyelit ) ve kolorektal cerrahi dışında cerrahi profilakside kullanılabilir.
İkinci
kuşak sefalosporinler ( Sefuroksim, sefoksitin)
Sefuroksimin oral ( sefuroksim aksetil) ve
parenteral formları mevcuttur. Sefoksitin sadece parenteral uygulanır.
Etki spektrumu
Metisiline duyarlı stafilokoklar,
streptokoklar, Haemophilus influenzae , Neisseria
gonorrhoae ye etkilidir. Gram
negatif enterik bakterilere etkinliği birinci kuşak sefalosporinlerden daha
yüksektir.Sefoksitin sefamisin grubundan bir sefalosporin olup gram pozitif ve
negatif anaerob bakterilere etkindir.
Klinik Kullanımı
Sefuroksim, üst ve alt solunum yolu
enfeksiyonları ( otit, sinüzit, kronik bronşit alevlenmeleri, toplum
kökenli pnömoni ), üriner
enfeksiyonlarda kullanılabilir.
Sefoksitin, toplum kökenli ve çok ağır
seyirli olmayan intraabdominal ve pelvik
enfeksiyonlarda tercih edilebilir.
Üçüncü kuşak sefalosporinler
Seftriakson,
sefotaksim, seftizoksim, sefodizim, anti pseudomonal etkili sefoperazon
sulbaktam ve seftazidim parenteral
olarak kullanılır. Sefiksim oral kullanılabilen bir sefalosporindir.
Etki spektrumu
Seftriakson,
sefotaksim, seftizoksim, sefodizim etkinliği birbirine benzer. Gram negatif
enterik bakterilere, H. influenzae, Streptococcus pneumoniae, Nesseria meningitidis, N. gonorrhoae ye etkilidir. Antistafilokokal etkinliği yeterli
değildir.
Seftazidim ve
sefoperazon- sulbaktam , Pseudomonas
aeruginosa ya etkili sefalosporinlerdir.
Son yıllarda
,özellikle hastane kökenli enterik bakterilerin çoğu üçüncü kuşak sefalosporinleri inaktive eden
geniş spektrumlu beta laktamaz enzimleri sentezlemektedir ve bu nedenle
etkinliklerinde önemli azalma görülmektedir.
Klinik kullanımı
·Gram negatif çomakların neden olduğu enfeksiyonlar ( bakteriyemi,
sepsis, üriner enfeksiyon, nozokomiyal pnömoni) , abdominal ve pelvik
enfeksiyonlar ( antianaerob bir ilaçla kombine edilmelidir, safra yolları
enfeksiyonlarında safraya yüksek oranda
geçen sefaperazon ve seftriakson tercih edilmelidir )
·
Nötropenik
ateş ( hastanedeki direnç durumu dikkate alınarak antipseudomonal
sefalosporinler, aminoglikozidlerle birlikte veya tek başına kullanılabilir. )
·
Yeni doğan
menenjiti ( sefotaksim tercih edilmeli, Listeria
monocytogenes olasılığı için ampisilinle kombine edilmelidir.)
·
Çocuk ve erişkin
yaş grubunda akut bakteriyel menenjit
·
50 yaşın
üzerinde akut bakteriyel menenjit
ampirik tedavisinde ( ampisilinle kombine edilmelidir. )
·
Gonore ve
şankroid ( tek doz seftriakson )
·
Lyme
hastalığı santral sinir sistemik tutulumunda
( seftriakson )
Dördüncü kuşak sefalosporinler
(sefepim)
Sefepim, üçünçü
kuşak sefalosporinlerin çoğunu inaktive eden geniş spektrumlu betalaktamazların
çoğuna stabil olduğundan, bu enzimleri sentezleyen gram negatif enterik bakterilerin çoğuna
etkindir. Nozokomiyal enfeksiyonlarda, nötropenik ateşte tercih edilir. P. aeruginosa
ya etkindir. Anti stafilokokal etkinliği üçüncü kuşak sefalosporinlerden daha
iyidir. Anaerob bakteri enfeksiyonları
için uygun bir seçim değildir.
Sefalosporinlerin yan etkileri
·
Aşırı duyarlık
reaksiyonları Anafilaksi, anjioödem nadirdir.
Makülopapüler döküntü, ürtiker ve eozinofili görülebilir. İlaç ateşi sıktır.
·
Kanama metiltiotetrazol yan zinciri taşıyan
(sefoperazon) sefalosporinler K vitamini
sentezini inhibe ederek protrombin zamanını uzatırlar. Kanama
komplikasyonu K vitamini ile
önlenebilir.
·
Disülfiram
benzeri reaksiyon Alkolle birlikte kullanımında taşikardi, terleme, bulantı,
kusma, dispne ,hipotansiyon ve kofüzyon görülebilir. Sefoperazon gibi
metiltiotetrazol yan zinciri taşıyan sefalosporinlerin kullanımında saptanır.
·
Trombositopeni,
nötropeni , Coombs testi pozitifliği
·
Renal
toksisite
·
Transaminaz,
alkalen fosfotaz yüksekliği ( sefoperazon, seftriakson)
·
Gastrointestinal
yakınmalar
·
Kolesistit
benzeri tablo ( seftriaksona bağlı safra çamuru oluşması ile ilişkili
bulunmuştur.)
·
Yeni doğanda
kern ikterus ( seftriakson)
·
Tromboflebit
ve enjeksiyon yerinde ağrı
·
Süper
enfeksiyonlar ( enterokok, pseudomonas
ve kandida enfeksiyonları )
MONOBAKTAMLAR
Bu gruptaki tek
antibiyotik sentetik bir monobaktam olan aztreonamdır.
Aztreonam
Etki spektrumu Dar spektrumlu
olup sadece gram negatif bakterilere
etkilidir.Beta laktamaz yapımını indüklemediğinden başka bir beta laktamla
kombine edilebilir.
Klinik kullanımı Aztreonamın
duyarlı olduğu gram negatif bakteri enfeksiyonları
( bakteriyemi,
sepsis, pnömoni, üriner enfeksiyon ), intraabdominal ve pelvik enfeksiyonlar
( antianaerobik
bir antibiyotikle kombine edilmelidir) .
Yan etkileri Aztreonam yan etki oranı düşük, emniyetli bir
antibiyotiktir. Başka bir beta laktam ilaca aşırı duyarlılığı olanlarda,
çarpraz reaksiyon olasılığı çok düşük olduğundan aztreonam kullanılabilir.
KARBAPENEMLER
Bu grupta
imipenem ve meropenem klinik
kullanımdadır .
İmipenem
İmipenem, böbrek
tubuli hücrelerinde sentezlenen dehidropeptidaz- 1 enzimi ile inaktive
edildiğinden, bu enzimi inhibe eden
silastatin ile kombine olarak kullanılır.
Etki spektrumu Karbapenemler
gram negatif enterik bakterilere (Pseudomonas
ve Acinetobacter türleri dahil) ,
bazı enterokok türlerine ( E. fecalis), metisiline dirençli
stafilokoklara, streptokoklara ( penisiline dirençli pnömokoklar dahil ) ve
gram pozitif ve negatif anaerop bakterilere etkili antibiyotiklerdir.
İmipenemin gram pozitif bakterilere etkinliği meropenemde daha iyidir.
Meropenem
Meropenem
dehidropeptidaz- 1 enzimi ile inaktive edilmediğinden tek başına
kullanılabilir.
Etki spektrumu İmipenem gibidir.
Meropenem, Enterobacteriaceae, Haemophilus influenzae, P. aeruginosa
ve gonokoklar gibi gram negatif bakterilere
imipenemden daha etkindir.
Klinik kullanımı
Karbapenemler
gram negatif bakterilerin sentezlediği beta laktamazların çoğuna stabildir.
Ancak beta laktamaz yapımını indükleyebilir. Beta laktamazlarla inaktive
olabilen beta laktam ilaçlarla bu nedenle kombine edilmemelidir.
Çoğul direnç
gösteren gram negatif bakterilere bağlı nozokomiyal enfeksiyonlar ve nötropenik
ateşte tercih edilmelidir. Abdominal ve pelvik enfeksiyonlar, poli mikrobiyal
deri ve yumuşak doku enfeksiyonları ve osteomyelit ( diyabetik ayak gibi) te
tek başına yeterlidir. Meropenem, nörotoksik olmaması nedeniyle nozokomiyal
menenjitlerde ve üçüncü kuşak sefalosporinlere dirençli pnömokok
menenjitlerinde kullanılır.
Karbapenemler, metisiline dirençli stafilokok
enfeksiyonlarında kullanılmamalıdır.Ciddi enterokok ve Pseudomonas
enfeksiyonlarında tek başına kullanılmamalıdır. Cerrahi profilaksi ve duyarlı
bakterilerin neden olduğu toplum kökenli enfeksiyonlarda kullanılmamalı,
dirençli bakteri enfeksiyonları için saklanmalıdır.
Yan etkileri
İmipenemin hızlı
infüzyonu bulantı ve kusmaya yol
açabilir. İmipenem yüksek dozlarda, renal yetmezliği olan hastalarda ve sinir
sisteminde patolojisi olan hastalarda daha sık olmak üzere konvülzüyona yol
açabilir. Meropenem hızlı verilebilir ve nörotoksik değildir. Karbapenemlerin
diğer yan etkileri transaminazlarda yükselme ve tromboflebittir.
GLİKOPEPTİDLER
MAKROLİDLER
Eritromisin, makrolidlerin en eski
üyesidir.Yeni makrolidlerden ülkemizde klaritromisin, roksitromisin,
azitromisin ve diritromisin klinik kullanımdadır.Spiramisin toksoplazmozda
tercih edilen bir makroliddir Sadece
klaritromisinin parenteral formu bulunmaktadır.Bakteri hücresinde protein
sentezini inhibe ederek etki gösterirler. Bakteriyostatik olup yüksek
konsantrasyonları bakterisidal etki gösterir.İntraselüler ve solunum
salgılarında yüksek konsantrasyonlara ulaşır, kan düzeyleri düşüktür.
Makrolidlerin ilk seçim olduğu durumlar
·
Mycoplasma
pneumoniae pnömonisi
·
Chlamydia
pneumonia pnömonisi
·
Legionella
pnömonisi
·
Boğmaca, difteri
·
Penisiline allerjik
hastalarda; GAS infeksiyonları, romatizmal ateş profilaksisi, yumuşak doku
infeksiyonları, sifiliz
·
Toplum kökenli
pnömoniler(riskli olmayan genç hastalarda)
·
Genital Chlamydia enfeksiyonları
·
Ureaplasma
urealyticum enfeksiyonları,
·
Campylobacter
jejuni
enfeksiyonları
Azitromisin, günde tek doz
kullanılır.Gastrointestinal yan etkileri
eritromisinden daha azdır.Kısa süreli tedavileri elverişlidir. Atipik Mycobacterium türlerine ve Toxoplasma
gondii ye etkilidir.
Klaritromisin, günde iki kez kullanılır,
yan etkileri azdır Farenjit, akut maksiller sinüzit, kronik bronşit
alevlenmeleri, toplum kökenli pnömoniler, Mycobacterium
avium kompleksi (MAC) ve Helicobacter
pylori enfeksiyonlarında (FDA
onaylı) tercih edilebilir.
Yan etkileri
Eritromisinin gastrointestinal yan etkileri
oldukça fazladır.Bulantı, karın ağrısı ve ishal görülebilir. Yeni makrolidlerde
bu yan etki daha azdır.Emniyetli bir antibiyotik olup gebede ve çocuklarda
kullanılır. Kolestatik hepatit ve ototoksisite diğer yan etkileridir.
LİNKOZAMİDLER
Linkozamid grubunda linkomisin ve klindamisin yer
alır. Klindamisin absorbsiyonu daha iyi ve
antibakteriyel etkinliği daha güçlü olması nedeniyle tercih edilir.
Bakteri hücresinde protein sentezini inhibe eder. Makrofaj ve PNL içinde yüksek
konsantrasyonlara ulaşır. BOS a geçmez.
Oral ve parenteral preparatları
mevcuttur.
Antibakteriyel
spektrumu ve klinik kullanımı
Gram pozitif ve negatif anaerob bakterilere, Propionobacterium türlerine,
streptokok ve stafilokoklara etkilidir. Başlıca anaerob enfeksiyonlarda, intraabdominal, pelvik
enfeksiyonlarda gram negatif enterik bakterilere etkili antibiyotiklerle
kombine olarak kullanılabilir. Stafilokokal ve streptokokal enfeksiyonlarda
alternatif ilaçtır. Aspirasyon pnömonisi ve akciğer apsesinde anaerob etkinliği
nedeniyle seçilebilir. Diyabetik ayak enfeksiyonları ve osteomyelitlerinde
kombine tedavide kullanılabilir. Aknede topik preparatları etkin bulunmuştur.
Klindamisin ayrıca antiparaziter bir ilaçtır. Bu
alanda en önemli kullanımı toksoplazmoz ve babezyozdur.
Yan etkileri
En önemli yan etkileri bulantı , kusma, ishal gibi
gastrointestinal yan etkileridir. Pseudomembranöz enterokolitin en önemli
nedenlerinden biridir.Diğer yan etkileri, hepatotoksisite ve kemik iliği
inhibisyonudur.
AMİNOGLİKOZİDLER
Bu gruptan ülkemizde bulunanlar; streptomisin,
kanamisin, neomisin, streptomisin, gentamisin, tobramisin, netilmisin, amikasin ve izepamisindir.
Aminoglikozidler bakterilerin protein sentezini inhibe ederek etkili olan
bakterisidal antibiyotiklerdir.Beta laktam ilaçlarla kombinasyonu
sinerjiktir.Ancak aynı solusyon içinde verildiğinde inaktive olabilirler. BOS a
geçmezler, bu nedenle menenjitte intratekal veya intraventriküler verildiğinde
etkili olabilirler. Asit ortamda inhibe olduğundan apse ve itihaplı bronş
sekresyonlarında aktivitesi azalır.
Klinik kullanımı
Neomisin, barsak bakterilerinin inhibisyonu gereken
hepatik koma ve abdominal cerrahi öncesi barsak temizliği amacı ile oral olarak
kullanılan bir aminoglikoziddir.
Kanamisin dirençli tüberküloz olgularında tercih
edilir.
Streptomisin brusellozda tetrasiklinle birlikte,
tüberkülozda, enterokok ve viridans streptokoklara bağlı endokarditte penisilin
veya vankomisinle kombine olarak kullanılır. Veba ve tularemide ilk seçenektir.
Diğer aminoglikozidler, daha çok gram negatif
enterik bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlarda ,genellikle kombinasyon
tedavisi olarak kullanılırlar. Bu enfeksiyonların başında nozokomiyal
enfeksiyonlar ( pnömoni, sepsis, üriner enfeksiyonlar, osteomyelit, septik
artrit) gelmektedir.Nötropenik ateşte antipseudomonal beta laktam bir ilaçla
kombinasyonu önerilir. Abdominal , pelvik enfeksiyonlarda, diyabetik ayak
enfeksiyonlarında anaerob etkili bir antibiyotikle kombine edilmelidir.
Aminglikozidlerin
günde tek doz kullanımları.
Aminoglikozidler konsantrasyona bağlı bakterisidal
etki ( doz arttıkça öldürme gücü artar)
ve post antibiyotik etki ( PAE)( doz arttıkça PAE artar)leri nedeniyle günde
tek doz kullanım için uygundur. Günlük doz bir seferde uygulanır. Bu durumda
toksik etkilerin artmadığı saptanmıştır.
Yan etkileri
En önemli yan etkileri nefrotoksisite ( doza bağlı;
doz arttıkça toksisite artar) ve ototoksisite ( işitme kaybı, vestibüler
toksisite) dir.Nefrotoksisite genellikle ilacı kesince düzelmesine karşın
ototoksisite irreverzibldir. Netilmisin en az toksiktir.
TETRASİKLİNLER
Tetrasiklinler protein sentezi inhibitörü
bakteriyostatik antibiyotiklerdir. Ülkemizde sadece oral formları
bulunmaktadır. Doksisiklin uzun etkili bir tetrasiklin türevi olup günde iki
kez kullanılma avantajına sahiptir. Klortetrasiklin ve oksitetrasiklin türevleri
altı saatte bir kullanılırlar
Klinik kullanımı
Brusellozda streptomisin ve rifampisinle kombine
olarak, Chlamydial pelvik inflamatuar
hastalıkta, kolera, leptospiroz, Lyme hastalığı, psittakoz, trahom, veba, Rickettsia enfeksiyonları ve
nongonokoksik üretritte ilk seçenek olarak
kullanılır.Mycoplasma
pnömonisi, sifiliz , gonore, şarbon, tularemi, akne ve kronik bronşit
alevlenmelerinde alternatif ilaçtır.
Yan etkileri
Tetrasiklin çocuklarda dişlerde lekelenme ve
iskelet gelişiminde duraklamaya yol
açtığından 8 yaş altında kullanılmaması önerilmektedir. Gebede akut karaciğer
yetmezliğine yol açabilir.Ayrıca deri döküntüleri, fotosensitivite ve böbrek
yetmezliğine yol açabilir.Gastrointestinal yan etkileri, özofagusta
ülserasyonlar görülebilir. Doksisiklin böbrek hastalarında doz ayarlanmadan kullanılabilir.
Tetrasiklinlerin absorbsiyonu süt ürünleri , demir, kalsiyum ve magnezyum
içeren antiasitlerle ve simetidinle azalır.
TRİMETOPRİM
SÜLFAMETOKSAZOL ( TMP-SMZ)
TMP- SMZ, bakteri nukleik asit sentezi için
gerekli folik asit sentezini iki farklı basamakta inhibe eden kombine bir antibiyotiktir. Oral ve
parenteral formları bulunmaktadır.
Klinik kullanımı
Toplum kökenli üriner sistem enfeksiyonlarda
etken mikroorganizmalar başta E. coli
olmak üzere gram negatif bakterilerdir. Ülkemizde bu bakterilerde TMP-SMZ a
önemli oranda direnç olduğundan duyarlı olduğu kanıtlanmadıkça seçilmemelidir.
Aynı nedenle prostatit tedavisinde
yerini kinolonlara bırakmıştır.
Akut sinüzit, otit ve kronik bronşit
alevlenmelerinde alternatif bir antibiyotiktir.
Salmonella ve Shigella enfeksiyonlarının ampirik
tedavisinde ülkemizdeki direnç sorunu nedeniyle kullanılmamalıdır. Tifo
tedavisinde alternatif olarak, kolera tedavisinde ampirik olarak
seçilebilir.Ayrıca Pneumocystis carinii
pnömonisi, Nocardia enfeksiyonları
ve Toxoplasma
gondii enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılır. Organ transplantasyonu yapılan ve HIV
enfeksiyonu olan hastalarda yukarıda
belirtilen enfeksiyonların profilaksisi amacıyla tercih edilir. Brusellozda
kombine tedavide yer alabilir.
Yan etkileri
Kern ikterus riski nedeniyle gebelikte, iki
aydan küçük bebeklerde ve süt veren annelerde kullanılmamalıdır. Gastrointestinal
semptomlar, deri döküntüleri ( Steven Johnson sendromu ) kemik iliği süpresyonu, karaciğer ve böbrek
toksisitesi başlıca yan etkileridir.
KLORAMFENİKOL
Bakterilerin protein sentezini inhibe ederek
etki gösterir. Oral ve parenteral formları klinik kullanımdadır.
Klinik
kullanımı
Kloramfenikol lipofilik olduğundan BOS a iyi geçer. Bakteriyel menenjit
etkenlerine bakterisidal etki gösterir. Beta laktam allerjisi olan hastalarda
menenjit tedavisinde kullanılabilir.Tifo tedavisinde yerini kinolonlara bırakmıştır.Tifoda
alternatif olarak kullanılabilir. Anaerob etkinliği nedeniyle abdominal
enfeksiyonlarda ve beyin apsesinde penisilinle kombine olarak kullanılabilir.
Ayrıca epidemik tifüs, Q ateşi, veba , tularemi, listeria ve melioidoz tedavisinde kullanılabilir. Göz tabakalarına
ve aköz hümöre geçişi iyi olduğundan göz enfeksiyonlarında lokal olarak
kullanılabilir. Kloramfenikol günümüzde ancak alternatif tedavilerde
kullanılabilecek bir antibiyotiktir.
Yan etkileri
En önemli yan etkileri doza bağlı olarak
gelişen anemi, lökopeni ve trombositopeni ve dozla ilişkisiz idiosenkrazik bir
reaksiyon olan aplastik anemi gibi hematolojik yan etkileridir. Yeni doğanda
kloramfenikolü detoksifiye eden glukronil transferaz enzimi yetersiz olduğundan gri bebek sendromu ( kardiyovasküler kollaps)
gelişebilir. Gastrointestinal semptomlara yol açabilir. Tifo tedavisinde
parçalanan bakterilerden açığa çıkan endotoksinin dolaşım yetmezliğine yol
açmasıyla Herxheimer reaksiyonu adı verilen tablo nadiren gelişebilir. Diğer
bildirilen yan etkiler başağrısı, konfüzyon, optik nörit ve periferik nörit
gibi nörotoksik bulgulardır.
KİNOLONLAR
Bu grubun ilk üyesi olan ve birinci
kuşak kinolon olarak adlandırılan nalidiksik
asit üriner enfeksiyonlar ve bakteriyel ishallerde kullanılmış dar
spektrumlu bir antibiyotiktir.İkinci
kuşak kinolonlar daha geniş
spektrumlu olup gram negatif çomaklar dışında, stafilokoklara, Haemophilus ve Moraxella türlerine, atipik pnömoni etkenlerine ( Mycoplasma, Legionella, Chylamydia
türleri ), genital enfeksiyon etkenlerine ( Mycoplasma,
Ureoplasma, Chylamidia , Neisseria türleri) , Mycobacterium
tuberculosis ve Brucella gibi pek
çok bakteriye etkindir.Bu grupta en çok klinik deneyim olan kinolonlar; siprofloksasin ve ofloksasindir.Bu gruptan diğer kinolonlar ise pefloksasin, enoksasin ve
norfloksasin dir. Pefloksasin ve
ofloksasin BOS a geçişi en iyi olan kinolonlardır. Siprofloksasin P.
aeruginosa ya en etkin kinolondur.M.
tuberculosis e en etkili kinolon ofloksasindir.İkinci kuşak kinolonların streptokoklara
ve anaerob bakterilere etkinliği azdır. Üçüncü kuşak kinolonlar ın
spektrumu streptokoklar ( S. pneumoniae dahil) lehine genişlemiş
olup bu grup kinolonlar toplum kökenli solunum sistemi enfeksiyonlarında kullanılabilirler. Bu gruptan ülkemizde bir
ofloksasin türevi olan levofloksasin
bulunmaktadır. Dördüncü kuşak kinolonlar ( bazı kaynaklarda üçüncü kuşak kinolonların ikinci grubu) ise
üçüncü kuşak kinolonların etki spektrumuna ek olarak anaerob bakterilere olan
etkinlikleri nedeniyle dikkati çekmektedirler. Bu gruptan ülkemizde moksifloksasin bulunmaktadır. Günümüzde
pek çok yeni kinolon ile ilgili araştırmalar devam etmektedir. Klinik kullanıma
sunulan pek çok kinolonun ise yan etkileri nedeniyle imali durdurulmuştur. (
Grepafloksasin, trovafloksasin, temafloksasin vb.)
Klinik kullanımı
Gastrointestinal enfeksiyonlar :
Tifo,paratifo gibi salmonella enfeksiyonlarında, , invazif bakteriyel
gastroenteritlerde, kolerada seçilecek antibiyotikler ikinci kuşak kinolonlardır. Ayrıca anaerob antibiyotiklerle
kombine edilerek abdominal ve pelvik enfeksiyonlarda kullanılabilirler.
Üriner sistem enfeksiyonları: Basit
sistitler, komplike üriner sistem enfeksiyonları ve akut prostatitlerin
tedavisinde ve profilaksisinde seçilecek antibiyotiklerdir.
Genital enfeksiyonlar: Gonokoksik ve
nongonokoksik üretritlerde uygun alternatif ilaçlardır.
Solunum sistemi enfeksiyonları:Toplum kökenli
pnömonilerde ve kronik bronşit akut alevlenmelerinde pnömokoklara etkili olan levofloksasin ve
moksifloksasin kullanılabilir. Nozokomiyal pnömonilerde siprofloksasin
özellikle Pseudomonas türlerine en
etkili olması nedeniyle tercih edilir.
Kemik ve eklem enfeksiyonları:Kronik
osteomyelitin uzun süreli tedavisinde kinolonlar iyi bir oral tedavi
seçeneğidir. Kemik dokusuna geçişlerinin iyi olması da seçilmeleri için önemli
bir nedendir.
Diğer klinik kullanım alanları tüberküloz,
bruselloz ve meningokoksik menenjit profilaksisidir. Diyabetik ayak ve dekübit
yara enfeksiyonlarında anaeroblara etkili ilaçlarla kombine edilerek
kullanılabilir.
Yan etkileri
En sık
gastrointestinal yan etkiler görülür. Baş ağrısı , baş dönmesi, konfüzyon gibi
nörolojik bulgulara yol açabilir. Nonsteroid antiinflamatuar ilaçlarla birlikte
konvülziyon gelişebilir. Hayvan deneylerinde artropatiye yol açması nedeniyle
16 yaşından küçüklerde önemli bir endikasyonu olmadıkça kullanımı
kontrendikedir. Tendinit ve tendon rüptürü de nadir yan etkileri arasındadır.
Allerjik yan etkiler ve fotosensitiviteye yol açabilir. Kinolonların emilimi
antiasitler, sükralfat ve diğer metal içeren ilaçlarla azalır. Bu nedenle
ilaçların en az iki saatlik aralıkla alınması önerilir. Teofilin ve kafeinle
birlikte kinolonlar alınırsa belirtilen ilaçların kan düzeyi artarak toksisite
bulguları ortaya çıkabilir.Ofloksasin ve levofloksasin belirtilen etkileşimin
en az görüldüğü kinolonlardır.
METRONİDAZOL VE ORNİDAZOL
Bu grup antibiyotikler anaerob bakteri
enfeksiyonlarında ( abdominal ve pelvik enfeksiyonlar, beyin apsesinde,
tetanoz, kemik ve yumuşak doku enfeksiyonları), C. difficile nin neden olduğu pseudomembranöz enterokolitte, Helicobacter pylori gastrit ve ülserinde
kullanılabilir. Ayrıca protozoa enfeksiyonları ( Entamoeba histolytica, Giardia
lamblia, Trichomonas vaginalis) başarı ile kullanıldığı diğer
hastalıklardır. Başlıca yan etkileri; gastrointestinal
(
glossit, metalik tad, bulantı ,kusma) ve nörolojik ( başağrısı, başdönmesi,
konfüzyon, periferik nöropati, parestezi) toksisite bulgularıdır. Karaciğer
toksisitesi görülebilir.
KAYNAKLAR
1
Cunha BA : Antibiotic resistance . Antibiotic therapy, Part I. Medical
Clinics of North
America 2000, 84:1407- 1429.
2.
Moellering RC Jr :
Principles and Practice of Infectious Diseases. Mandell GL, Bennett JE, Dolin R
(eds), 5th ed,Churchill Livingstone, Philadelphia, 2000,223-235
3.
Reese RE, Betts RF :
Antibiotic use. A Practical Approach to Infectious Diseases, Richard E Reese ,
Robert E Betts (eds), 4th ed, Little Brown and Company, Boston,
1996, 1059-1389.
4.
Wilson WR : General
principles of antimicrobial therapy.
5.
İnfeksiyon Hastalıkları ve
Mikrobiyolojisi ,Topçu WillkeA, Söyletir G, Doğanay M ( ed),
2.
Baskı, Nobel Tıp Kitabevleri, 2002, 167-275.